mustafa kemal ve latife 13.bölüm


Başkan geceyi uykusuz geçirmişti. Yattığı yerden, aydınlanmaya başlayan gökyüzünü kolayca görebiliyordu. Uykusuz geçen bir geceden sonra bile gün doğuşu insana sevinç veriyordu. Artık yatakta kayıtsızca kalmak, ayrıntılarla uğraşarak uyumayı beklemek boşuna idi. Yüz kere uzaklaşan ve yüz kere akla gelen küstah fikirlerle ve duygularla mücadele etmeye gerek yoktu. Gökte hareket eden bulutları kaygısızca seyrettiğinden rahatlamıştı. Gittikçe net görünmeye başlayan bahçeye bakarken göğsüne sürekli saplanan bunaltıcı duygular ise işte bu derin gün doğuşu zamanında sıkıntısızca artık kaybolup gidiyorlardı. Artık her şey geride kalmıştı. Latife böyle sıkıntılı duygulara neden olmuştu. İtiraf etmek gerekir ki biricik Latifeciği düşündüğü zaman ortaya çıkan, o tatlı işkenceden, o mutluluk veren eziyetten kurtulmak için olanca gücüyle sarfettiği gayret hep boşuna oluyordu. Şimdi ise durum başkaydı. Evet şimdi son defa yemin ediyordu, Latife'nin onu huzursuz eden karışmalarının artık son gecesi olacaktı. O gün, doğuşunun koruyucu örtüsü altında örtülüp gidiyordu. Belki yıllar sonra başka bir gün doğuşunda kalbinin acısı geçmiş olarak yine onu anımsayacaktı.



ONU DÜŞÜNMEK YOK
Şimdi diğer bir hususu da düşünmek gerekirdi. Neyi düşünmeli? Ne için düşünmeli? Hiç fark etmez. Ama yalnız O'nu düşünmek yok. Kemal içinden buna adeta söz veriyordu. İnsan böyle zamanda başka kadınları da anımsıyor. Levanten hanım ne kadar güzeldi. Onunla İstanbul'da Pera Palas'ta tanışmıştı. Çok şık giyinmişti. Kullandığı parfüm, evet o parfüm de Paris modası idi. O zaman o hanım kaç yaşında idi? Yirmi yaşında var mıydı? Levanten hanımla Paris'telermiş gibi bir ilişkisi olmuştu. O, aşkta başına buyruk, tehlikeli, çok çekici olmasına rağmen, beraber olacağı kimsenin de üst düzeyden bulunmasını tercih ederdi. Ve evet o yirmi yaşında idi. Kemal o zaman o kadına karşı öyle mesafeli ve aklı başında bir ilişki içinde idi ki, kadın sonunda ondan ayrıldı. Ve şimdi ise, evet şimdi ise uslu bir kişi olarak yatakta yatıyordu. Diğer tarafta Latife'nin yüzü, gül rengine dönüşen gök ile arasında beliriyor. Evet Latife? Hayır hayır nasıl olmuştu? Langadas'da (Selanik'in doğusunda bir kasaba)çayır üzerinde yatıyordu. Tüccar olan babasının işi kötü gitmiş ve ölmüştü. Fakirleşmişlerdi, amcasının sürüsünü güdüyordu.

ÇAYIRDA KURULAN HAYALLER
Bu çayırda kendinden geçmek ve Selanik'teki askeri okulu, şık üniformasını bir kerecik giymeyi hayal etmek Langadas'da yeşil çayır ve otlakta yatarken gördüğü en görkemli rüya idi. O manzara yerine şimdi İzmir'de, bahçede bir taş bank vardı. Evet böyle zamanlarda insanın annesini düşünmesi en iyi fikirdir. Bir akşam vakti evde arkadaşları ile Makedonya'da ayaklanma planlarını konuşurken üst kat merdivenlerinin gıcırtısını işitir gibi olmuştu. O zaman "Bu annem" diye bağırmıştı. Yaşlı kadın ise evinde olup bitenleri öğrenmek için aşağıya inivermişti. Durumu saklayamamıştı. Anneler falcı gibi her şeyi, geleceği de bilirler, sezerler. Annesi demişti ki: - Hayır, hayır oğlum. Şimdi yolundan ayrılma, kalbim çarptıkça hep seni izleyeceğim. Benim bunu söylemem uygun olmaz ama dikkatli ol, bu yol tehlikeli. Ben böyle gizli ilişkileri senin kadar anlamam. Yalnız bir şeyi gözönünde tut oğlum! Yolunda ilerlemeye başladığın zaman sonunu da getir! Eğer başladıysan başarılı olman gerekir. Bak, düşman olmayan herkes uçurumun önünden dönmeyi başarabilir. Fakat, uçurumu aşmak için yardıma ihtiyaç vardır. Önce Allah'ın yardımı sonra da annenin yardımı gerekli demişti. Ne kadar tuhaf değil mi? Ruh bilimi alanında, insanın başka işi yoksa ilginç soruları ortaya atar. Örneğin, şu sıra Fikriye Hanım'ın odasına geçiverse o herhalde uyuyordur diye düşündü. Odasına şöyle bir giriverse diye aklından geçirirken, başka bir kadını düşünmenin doğru olmadığını, insanın kalbinin acı ile dolduğunu ve üzüldüğünü hissetti. O halde köşkün öteki tarafındaki bölümünde annesinin yattığını düşündüğü yere gizlice girse, annesi herhalde uyumamış olur, onun ayak seslerinden ve kokusundan oğlunun geldiğini anlardı. Yatağın ucuna otursa annesine, şöyle deyiverse: - Anneciğim yeniden niyetlendim. Bu bir geri çekilme anlamına mı gelir? Tanrım sen yardım et! Annesi: - Yavrum ne oldu, diye sorardı. - Anneciğim Latife... dese.
..........................................
Kemal'in aklına bu defa Bulgaristan anıları geliyordu. O Bulgar kızıyla tanıştığı evin sahibinin adı neydi? Evet şimdi anımsıyor. Prenses Petrov Ratesa idi. O harika bir kızdı. O General Kovalçev'in kızı idi. Bir gece çok şık askeri ateşe üniforması ile O'nun önünde eğilmiş ve ona şunu söylemişti.
- Seni seviyorum.

Yorumlar

  1. Yakışıklı Atatürk'ümüz daha önce aşık olduğunu ben de okumuştum, bu arada aklıma Zülfü'nün Veda filmi geldi annesiyle ilişkisi o filmdede senin yazındaki gibiydi, çok tatlı bir annesi vardı, sarışın, mavi gözlü paşamız ona çekmiş,keşke evliliğinde mutlu olsaydı yazık:((hep üzer bu konu beni:(iki güçlü kişilik bir arada olmuyor gibi...
    Gülçin'ciğim eline sağlık..

    YanıtlaSil
  2. Harika ,harikaaaa bu bölümü çok sevdim...

    YanıtlaSil
  3. bu bölümde bende çok heyecanlanmıştım kuğucum :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar