tag:blogger.com,1999:blog-31726766380544904682024-02-24T03:41:03.317+03:00Gülçinin Defterigülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.comBlogger186125tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-83075734604925312502023-04-09T12:40:00.005+03:002023-04-09T12:40:51.065+03:00Derma Roller - Saç Kıran tedavi yöntemleri part 2
Selam, öncelikle çok uzun bir zaman önce saç kıran tedavi yöntemlerinden biri olan sirke ruhu ile ilgili olan işlem sürecimi sizinle paylaşmıştım. Bu paylaşımımdan hemen sonra bir çok soru aktı, hala da sorular devam ediyor, bu nedenle üzerine biraz ilave ederek sizinle bilmediğiniz başka bir süreci paylaşmak istiyorum.
Evet yıllar evvel, büyük bir travma sonrası saçlarımın her iki yanı kökleriyle beraber elimde kalan saçlarımın kel oluşuyla sorunum başlamış, gitmediğim doktor kullanmadığım ilaç, krem, şampuan, hatta domuz yağı da ilave edersem hemen herşeyi kullanmış fakat yine sonuçsuz ve de umutsuz kalmıştım. Bir gün bir işimin peşine düşüp, yolum bir aktara düşmüş, öylesine girdiğim aktarla aramda geçen diyaloğ sonucu, Sirke Ruhu ile tanışmıştım. :) Sirke ruhu kullanımı ile ilgili bilgi verdim bunu diğer yazılarımda bulmanız mümkün ;)
Şimdi o süreçten sonra saçlarım çıktı, önce minik sarı cılız bir tüy şeklinde geldi, yoğun değil, seyrek bir biçmde.. Bu durumda sorun bu tüylerin kıl şeklini alması ve yoğun gelmesiydi, araştırmaya devam ettim, ettim.. Geldik bu duruma..
Size vereceğim tarif üzerine, kimseden yardım almadan kendi kendinize yapabileceğiniz basit, biraz da zahmetli gözünüz korkmasın zahmet kısmı minik sızlamalar diyeyim Aktarımın bana dediğini şimdi ben size sorarak konuya girelim; ' Siz bu tarifi uygulayabilecek misiniz' benim gibi hafif deli, gözü kara olanlar parmak kaldırsın :)
Tarifimiz aynen böyle:
10 ADET İRİ DİŞ SARIMSAK
6 ADET LİMON
7 ADET KABUKLU SOĞAN
VEEEE, 1 ADET DERMA ROLLER (Evet yanlış okumadınız, bildiğiniz 35-50 tl arasında satılan minik dişleri olan küçük silindir)
Bu sarımsaklardan bir tanesini ayırın
9 adet sarımsağı hafif eziyoruz ( amaç, sulu kısmı çıksın)
soğanları kabuklarıyla birlikte 4'e bölüyoruz
limonları da kabuklarıyla birlikte 4'e bölüyoruz
Hepsini bir tencereye alıp, kısık ateşte 1 saat kaynatıyoruz ( yumuşamaları şart) Kaynama işi bittikten sonra ılımaya bırakıyoruz.
Bir süzgeç süzgecin altına da tencere koyup malzemelerin hepsinin posası çıkana eziyor, yoğuruyoruz işin püf noktalarından bir tanesi de, posasını çıkarırken hiç kimseyle konuşmadan BESMELE ÇEKİP YA ŞAFİ İSMİNİ OKUYUP (SAYI ADET ÖNEMLİ DEĞİL) posa ezme işlemi sona erdikten sonra kalan sıvıya üflüyorsunuz. Kalan sıvıyı cam bir kavanoza koyun ve kullanmaya devam edeceğiniz için buzdolabında muhafa edebilirsiniz.
1. işlemimiz: saçlarınızı işlemden önce yıkamayın, kirli yada biraz yağlı olması işlem sürecini hızlandırır.Ayırdığımız 1 adet sarısağı ortadan ikiye kesip tuza kestiğimiz kısmı, tuza batırıp bir kaç dakika sulanmasını bekleyip derma rollerin dişlerinin arasına batırıp çıkarın, yarım diş sarımsağın birini de kel olan bölgeye güzelce yedirin, ne çok bastırın ne de hafif olsun, derma roller'ı saç diplerinize minik minik çok acıtmadan hafif baskılarla gezdirin, kan dolaşımı hızlanacak, sonra kızarmaya başlayacak canınız acıdığı noktada biraz ara verin tekrar sarımsağı derma roller üzerinden geçirin, yine kel bölgenize sarımsağı sürün ve yine derma Roller hafif baskılarla geçin minik kanamalar olacak, ki bu çok iyi bir durum 1 saat bu işlemi yapın.
2. işlemimiz: artık derma roller la işimiz bitti.
Yaptığımız karışımı elimize alarak değil kel kalan bölge kafa dermizin tüm diplerine tırnaklarınızla başınızı kaşır gibi yedirin, masaj yapabilirsiniz ama kaşır gibi yedirmenizi de tavsiye ediyorum. Tüm saç bölgenize yedirdiniz, kalan karışım yine kavanozda kalsın 3 ila 5 gün içinde tekrar aynı uygulamaları yine ypacağınız şekilde dolapta muhafaza edin.
Eğer evdeyseniz, çalışanlar için uzun süre beklemesinde fayda var, lakin işiniz varsa 1 saat beklemesinde fayda var, peki saça uygulamamızı yaptık saracak mıyız? varsa, saç boyasından sonra takılan boneyle kapatabilir veya çok sıkmamak şekilde sera streçle sarabilirsiniz.
Banyomuzu nasıl yapacağız?
Extra bir öneri: Aktardan bir Çam terebentin varsa, EXTRA saç, durulama esnasında, DABUR AMLA (Saç dökülmeleri, gürleşme ve saç dibi bakımı için muhteşemdir.) kullanmanızı tavsiye ederim.
Peki, biz ne kadar yapacağız bu kürü?
Bu kürü Haftada 1 gün aksatmadan yaparsanız, toplamda 6 hafta yapıp 2 hafta mola verin, sonra saç analizi için bir eczaneye gidin çünkü toplamda 8 hafta yapıyor bu da 2 aya tekamül eder ve saç çıkmış mı, çıkmamış mı kontrolünü rahatlıkla yapabilir, gözle görebileceğiniz duruma gelmiş olacaktır.
Size haricen, ürün fotoğraf paylaşımı da yapayım bir dk lütfen :)
<div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjh54OPnZxrCiukD7OeGVstLkTSVwKlD6YD1wUFBD8PJKYm1vtQkJ7LO7MVpppVF_tVIzIyNCXeQoG57Lfm4kGGvJG10BGKjLI5ps7Aks-n7qsCX_XUfn0YFRy7SOlSueElMm6vwiakhPEQtYJgnj0GL2F6cZdGyhRG3Sh-NgVO_bwEkvN5DJYyAwLD/s1800/2_org_zoom.webp" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" height="320" data-original-height="1800" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjh54OPnZxrCiukD7OeGVstLkTSVwKlD6YD1wUFBD8PJKYm1vtQkJ7LO7MVpppVF_tVIzIyNCXeQoG57Lfm4kGGvJG10BGKjLI5ps7Aks-n7qsCX_XUfn0YFRy7SOlSueElMm6vwiakhPEQtYJgnj0GL2F6cZdGyhRG3Sh-NgVO_bwEkvN5DJYyAwLD/s320/2_org_zoom.webp"/></a></div><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2nn21OgaHZaQ-Lznxdf1WB1m5X9kqe-3MxOhzE1KkSAFw5OAVqmkviFUVMKpbOgKYo83J2JheYlxxM1GPxJAyh7tlvirhD9R5ejhGyqC_VF93Dw1rUPAd0wmAliF7uyd6X07Zj32E0nrzrgolUDVadMyeDcp4kmG5EQjGW1bTNvPV0fRM4E1sUSte/s1800/1_org_zoom.webp" style="display: block; padding: 1em 0; text-align: center; "><img alt="" border="0" height="320" data-original-height="1800" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2nn21OgaHZaQ-Lznxdf1WB1m5X9kqe-3MxOhzE1KkSAFw5OAVqmkviFUVMKpbOgKYo83J2JheYlxxM1GPxJAyh7tlvirhD9R5ejhGyqC_VF93Dw1rUPAd0wmAliF7uyd6X07Zj32E0nrzrgolUDVadMyeDcp4kmG5EQjGW1bTNvPV0fRM4E1sUSte/s320/1_org_zoom.webp"/></a></div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-23955649298639678842023-04-01T19:43:00.005+03:002023-04-01T19:44:16.235+03:00:):)<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgufygdo6h7dZrg9CcfQRHvr6IfulU2sP-XpbRVBpy8yxpWCtF_jb-I8Yz8aqmF5M-xQR6DTiWkDBaplMi6dcjnjl0TnpF-2carlGEXMxMW-X811vnL5rFiAOGCrQw0AjAKcq9AvW4QTviGZgz4MYyLjFtyqfOYIHa3cnDe-1dtX1DaZgwvLXfe_Wrb/s752/rsm.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="752" data-original-width="564" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgufygdo6h7dZrg9CcfQRHvr6IfulU2sP-XpbRVBpy8yxpWCtF_jb-I8Yz8aqmF5M-xQR6DTiWkDBaplMi6dcjnjl0TnpF-2carlGEXMxMW-X811vnL5rFiAOGCrQw0AjAKcq9AvW4QTviGZgz4MYyLjFtyqfOYIHa3cnDe-1dtX1DaZgwvLXfe_Wrb/s320/rsm.jpg" width="240" /></a></div><br /></div><div>Bayramdan, bayrama geliyormuş gibi oldum sanki :) ama yine üzerinden nerdeyse 1 yıl geçmiş..</div><div>arada bir çok farklar ve yaşanmışlıklarla dolu.. Bu defa bir pc var, rahat rahat yazabilirim düşüncesi ile yine yeniden ve yeniden birarada olma şerefine nail :) </div><div><br /></div><div>O kadar zorlu zamanlar varken ve sanki bu zamanı karanlık bu tünele benzetmişken, tünelin içinden selam olsun x y z kuşakları... Tünelin içinde mum yakanlar, kandilleri asılı, gaz lambalarının ışıkları içinde olan insanlar da var, bunun adı umut..hep var olan..</div><div><br /></div><div>Deprem...evet çok ağır ve acı bir savaştan çıkmış ve hala o savaşın gri, siyah sis bulutları içinde olanlar.. Çoğu insan kendi imkanları dahilinde çoğu kuruluşlar yine kendi imanları içerisinde yardım etti ve etmeye de, kalmaya da devam ediyor koca yürekler..güzel insanların çokluğunu fark edince tünelin içindeki o ışıklar daha bir güven veriyor hala umut var diye sesleniyorum. Travmalı toplum olduk kabul de ettik, belki de zaten öyle biraz da arabesk seven bir cenabımız vardı, gardımızı Allah veriyor, gücümüzü ruhumuza yüklüyor ve aşık veyselin dediği gibi gidiyoruz gündüz gece...Bildiğim tek gerçek var: HİÇBİRŞEY SONSUZA DEK SÜRMEZ...Herşey değişir, değişiyor, mevsimler, insanlar, bitkiler ve hayvanlar..toprak ve dünya bile...Sınavlar test olmadığı için soruyu görüyor ama seçenekleri maalesef seçemiyoruz, o nedenle büyük kayıplar vermeye devam ettik, umudumsa, artık doğru seçenekler üzerinde çalışmak tek seçeneğe indirmek..</div><div><br /></div><div>Gülçinin Defteri az önce hesapladım 16 yaşına girmiş, koca 16 yıl.. Doğursam evladım ergen olacakmış ama sayfamı evlat edinmişim desem ehh o da, ergenyus sayılır ;) Saç kıranla ilgili hala çok sayıda mail almaya devam ederken, eksik olan kısımları sorulan sorulardan fark ettiğim için ek bir aydınlatma yazısı sanırım bayramda yazarım.</div><div><br /></div><div>Hemen hemen neredeyse 3 yıl olacak 2 kedim var ellerinizden öper, 3. kedi için de 2 çete kabul ederse uğraş veriyorum. Hem kediler hem de onlarla ilgili bilgiler de vermek isterim bakım önerileri, yeni evlat edinip, acemi olanlar için elimden geldiğince ve bilgim ölçüsünde yardımcı olmak isterim.</div><div><br /></div><div>Tüm bunların dışında, son olarak 31 yıldır içtiğim sigara'dan tek celsede boşandım, davayı da ben açtım hala inanamasam da, 75 günü devirdik bitirdik yahu :) meğer sigaraya aşık değil, alışkanlık tutkusu varmış, Levent Yüksel'in dediği gibi "onu da sonra anlatırım" :)</div><div><br /></div><div>Ramazan ayındayız önümüzde bi 20 gün gibi bir zaman sonra inşallah bayrama gireceğiz, hepinize hayırlı Ramazanlar, bayram kutlamasını evimde paylaşmak üzere, sevgilerimle..<br /></div>gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-57616833204362853422021-05-14T01:58:00.003+03:002021-05-14T01:58:47.500+03:00Kaç yıl geçti aradan<p> Sezen Aksu ve, "aradan ayrı ayrı, bitsin artık bu hasret buluşalım gayrı :) </p><p>6 yıl geçti, aslında bi ara blogumu unuttum taaki maillere bakıp x birinin "saçkıran tedavisi" başlığına denk gelene kadar.. "aaaaaa!!! Ya ben blogumu unuttum " dedim sus, sus :) öyle hızlı yaşıyoruz ve bir güne o kadar çok şey sigdiriyoruz ki, normal görmek gerek hele ki, o bir gün dediğin şey 18 saate düşmüşse..</p><p>Selam okuyucular, değerli misafirler ve blog arkadaşlarım şuan kimler aktif bilmiyorum ama burdayım ta taa taaaaa !! :)</p><p>6 sene de yaşlandım, fakat enerji full, çok şey atlattım, e atlaya zıplaya da geldik konuşacak çok şey var ve lakin </p><p>Mailler bana blog analizlerini de bir gün pat diye gösterince "yahu bu kadar okuyan var miymiş, yok canım" derken kim nerelerde gezinmis, ne okumuşlar, tıklanma sayısı, ülkeler vs evet tüm bunları gördüm şuan telefonumdan yazarak sizinle iletişime geçiyorum. Pc,tablet vs hiç biri yok.</p><p>Masallar ve gerçekler, bilgiler ve deneyimler, hepsi yaşanmışlıklara dayanarak yine devam etsin mi yoksa içeriğe farklılıklar mı ilave edeyim diye üzerinde düşünerek girdim. Yine komik ,traji komik, tarifler ( yemek tarifi değil) ve kişisel gelişim konuları üzerine devam edeyim kitaplar yine olsun ve aldığım eğitimleri paylaşayım, son olarak da, biraz da okuyucuyu dinleyeyim, onlar yazsın, sorsun yada anlatsın istiyorum. " Hadi anlat" köşem olacak inşallah.. hiç bilmediğiniz birine kendi masalinizi yada derdinizi anlatın belki de dilimiz yettiğince biseyler yapabiliriz umudunu buraya altını çizerek belirtmek isterim.</p><p>Evimin anahtarini bulmuş gibiyim 😊 sanki uzun bir yoldan gelmiş gibiyim, ve sanki yıllardır evine ilk adımı atınca "pencere kenarındaki sedirim, masanın üstündeki radyo, not aldığım defterler" nasıl biraktiysam öyle bir özlemle bulmuş gibiyim 😊 nihayet ev'imdeyim..selam olsun dostlar, şükürler olsun kavuşturana..yeniden merhaba..bu arada hayırlı bayramlar olsun..</p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqkF3OycW2Pu2e7gFK5PLGGRLPH_PyjgSWHXLA4_NI1ODiJFX9lMbt6Q-YB3p21lzwunnZYW62mTNG2qxVaNZuwKg7IXr6tDCarmyS6itvlXHE5NPKdxdtTkeroZzZM6nKquqVrzgUfuQ/s2048/IMG_20210506_184129_167.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1536" data-original-width="2048" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqkF3OycW2Pu2e7gFK5PLGGRLPH_PyjgSWHXLA4_NI1ODiJFX9lMbt6Q-YB3p21lzwunnZYW62mTNG2qxVaNZuwKg7IXr6tDCarmyS6itvlXHE5NPKdxdtTkeroZzZM6nKquqVrzgUfuQ/s320/IMG_20210506_184129_167.jpg" width="320" /></a></div><br /><p></p>gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-56093632292250813952016-01-28T00:14:00.000+02:002016-01-28T00:22:43.060+02:00kitaplar.. Nietzsche Ağladığında - Kürk Mantolu Madonna..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS4cBeRboGFYTeXvgZfH9XmtD8weJ3DmjAMaVv4c053zj0yFpONDUJWs58GzOj8zJZhVW5vWBtxEOFsW8xeIevvUHTBG0IKqL-UEsyGB2yzrTqM6OBgif2Mez1wl6oXL7aQl4bOLchh_w/s1600/fda09a1d-554a-4c78-aadd-717429a384a6.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiS4cBeRboGFYTeXvgZfH9XmtD8weJ3DmjAMaVv4c053zj0yFpONDUJWs58GzOj8zJZhVW5vWBtxEOFsW8xeIevvUHTBG0IKqL-UEsyGB2yzrTqM6OBgif2Mez1wl6oXL7aQl4bOLchh_w/s320/fda09a1d-554a-4c78-aadd-717429a384a6.jpg" width="205" /></a></div>
<br />
Bloğumu çok ihmal ettiğimin bilincinde olarak geri döndüm demek ne kadar yanlışsa ben hep buradayım demekte çok doğru değil..Doğru olan şeyse tüm yazıların bana ait olduğu ve bir gün geriye dönüş yaparak -bunu ben mi yazmışım yada o anda demek böyle hissetmişim demekle hislerimi hatırlamış olmam evet sadece bu yeterli bana..oscar ödülü almış kadar olacağım sanıyorum.<br />
<br />
Ve kendimde keşfettiğim bir şey daha var; yazma ihtiyacımı en çok geceleri hissediyor oluşum..iç dünyama döndüğümde konuşarak değilde yazarak çok daha net ve iyi anlatabildiğim..böyle düşününcede aklıma her nedense Türkan Şoray geliyor konuşamayan ama rollerini ve bakışlarını konuşturan kadın :)<br />
<br />
Şimdi söz verdiğim kitaplar ile ilgili düşüncelerime gelecek olursak;<br />
<br />
Az önce Nietzsche Ağladığında kitabını bitirdiğim için önce onunla başlayalım<br />
sonra Kürk Mantolu Madonna'yı anlatalım dilimiz döndüğünce..<br />
<br />
<br />
<b>Nietzsche Ağladığında..</b><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgglJC1vpjyWxDqe4RMo0bK_pnJ49sOfqsbK6_XwCCH01HFa9kqWevIBBT_iiCDmYZPfHasr3lk1pchMZIsqRzX7kn3hwIZm0H662hU9l4sI2k0xvL7ei0ajDr1gyowTcF3nLb3A0AuyIE/s1600/nietzsche-agladiginda-irvin-D-Yalom2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="242" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgglJC1vpjyWxDqe4RMo0bK_pnJ49sOfqsbK6_XwCCH01HFa9kqWevIBBT_iiCDmYZPfHasr3lk1pchMZIsqRzX7kn3hwIZm0H662hU9l4sI2k0xvL7ei0ajDr1gyowTcF3nLb3A0AuyIE/s320/nietzsche-agladiginda-irvin-D-Yalom2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
Yazarı'nın (İrvin D.Yalom) google baktığımda bir çok kişinin nietzsche olduğunu zannetmesi sesli gülmeme sebep olsada aslında Rus kökenli, yahudi asıllı abd vatandaşı olması bilmeyenleri şaşırtsın biraz..bilenler zaten okumuşlardır doğal olarak yorumumu merak ediyorlardır. Yazarla ilgili bir kaç tespitime gelince bence bu kitabı yazarken karakterleri birleştirmesindeki kurgu harikasının içinde birazda kendinde olan gerçekliğide aktarmış olması psiko analiz ile ilgili bilgileri çok zeki ve bir o kadar akıcı bir üslupla harmanlamasının nedeni ise; psiko-terapi alanında dahice tespitlerin onu üne kavuşturmuş olmasına bağlıyorum..<br />
<br />
Kitap bir çok kimseye ağır gelebilir günümüzde okuma kültürü olmayan bir toplumun yeni nesillerini düşünecek olursak hakaret etme gibi bir düşüncem olmadan kesin söyleyebilirimki basit cümleleri kurmaktan ve telefonla oynamaktan öte gitmeyen genç çağın beyin hazinesine ağır gelecektir..Orta yaş için ideal bir kitap olduğunu söylemeden geçemeyeceğim..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
konu şu; Dr. Breuer ve eşi Viyanaya tatile giderler, bir gün karşısına aniden ve oldukça küstahça bir not düşer..bu notun üslubundan hoşlanmasada merakına yenik düşerek notun sahibiyle randevulaşır ve ortaya hiç beklenmedik bir durum çıkar. Notun sahibinin çok çekici ve oldukça güzel bir kadın olduğunu düşününce tabiiki tereddüt etmiş olsada Bruer bu güzel kızımızın cazibesine dayanamaz onun bir yakınının tedavi ricasını kırmaz.<br />
<br />
Nietzsche adındaki filozofun bir hastalığı vardır ve 19. yüzyılda o ana kadar keşfedilmemiş üzerinde hiç durulmamış kimsenin aklına gelmemiş ve böyle bir hastalığın tanısı dahi söz edilmemiştir hastalığın adı: Ümitsizlik..<br />
<br />
Breuer ve Nietzsche arasında geçen olaylar zinciri bu hastalıkla başlar..kitabın içinde felsefe psikoloji ve inançlar zinciriyle birleşmiş yarı gerçek ve yarı kurgu bir roman bulacaksınız..<br />
<br />
<br />
Etkileneceğiniz bir çok söz ve o sözlerin düşünceleri sizi derin düşünmeye sevk edebilir o anlamda okurken bir çok yerde kendi kendime - böyle düşünebileceğim aklıma gelmezdi dediğim çok yer oldu 3 günde bitirdim 338 sayfa beni öyle çok meraklandırdıki soluksuz okurken bir yandanda hiç bitmesin istedim..Dr. Breuer ve Nietzsche arasında geçen diyaloglar beni adeta çarptı diyebilirim okurken karakterleri bir film gibi izlediğimi fark edince -demek o kadar etkileniyorum demekten kendimi alamadım. Kitapta bu iki ana karakterin ikisindende kendinizi bulacağınız bir çok diyalog sözleri çıkacaktır. Beni en çok etkileyen ve birden bire -işte burası işte bu bu bu !! dediğim bir nokta varki;<br />
<br />
dr breuer ve nietzsche nin ortak bir özelliği ise her ikisininde tutkun oldukları kadınlar ve duygusal düşüncelerinde acı çekmeleri..<br />
<br />
ümitsizlik duydukları bu durumu ilk çözen dr. breuer olur; dr. breuer hipnoz ve nietzsche nin yardımıyla takıntısından kurtularak hastası olan nietzsche'yi hipnozsuz ama kendi yaşadıklarını anlatırken onun hissettiklerini anlatmasını istemesiyle olay çözülür. hastasını tedavi eden bir doktorun aynı anda kendisini tedavi etmesi ise süper bir birleşim olmuş diyebilirim. tabi daha kapsamlı anlatmak isterdim ama o zamanda kitabın hiç bir anlamı ve büyüsü kalmayacak diye düşünüyorum..<br />
<br />
yakaladığım noktaya gelince dr. breuer'in bertha'ya olan saplantısının altında yatan tek gerçek vardı -Onu Anlamlandırmış ve onu duyguyla sıfatlandırmış olmasından kaynaklanıyordu bu durumu çözdüğü andan itibaren ümitsizliğininde tedavisi olmuştu..Nietzsche Ağladığı esnada dr.un ona -gözyaşlarını konuştur onlar şuanda ne söylüyor demesi ve Nietzsche'ninde bir o kadar gözyaşlarına yüklediği anlamlı ifade kitabın lezzetine lezzet katmış işte şimdi oldu dememe sebeptir..<br />
<br />
Allahın varlığı ile ilgili düşünceleri bana ters gelmiş olsada felsefe ve psikolojinin birleşimi olan bu kitabı belki bir kez daha okumalı ve kesinlikle okunmalı diye düşünüyorum notumsa 10/8<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<b>Kürk Mantolu Maddona'ya gelecek olursak;</b><br />
<br />
<br />
<br />
Yazar: Sabahattin Ali<br />
<br />
Konu ise; işsiz kalan karakterin bir arkadaşıyla yolda karşılaşıp ona iş bulmasıyla başlıyor.<br />
<br />
Evet bir işi ve bir odası odasında da kendi halinde sessiz sakin içe dönük bir tercümanın yani baş karakter Raif beyin bir zamanlar Berline gidip Yahudi bir kıza yani madonna'ya aşık olması ve o aşkın nasıl bir aşk olduğunu anlatan muazzam bir eser..<br />
<br />
Gerçekte Sabahattin Ali bu romanı arkadaşlarına okutunca kitabın fazla romantik olduğu ve çok fazla değer görmeyeceği yönündeymiş..Şimdi keşke hepsi hayatta olsaydıda top10 listesinde fırtınalar estirdiğini görselerdi diyorum..<br />
<br />
Kitap öylesine sürükleyici öylesine akıcı ve yalın bir dille anlatılmışki içine girip elinizden bırakamıyorsunuz, bittiğinde ise yüzünüze vurmasa bile içinize derin bir hüzün, boğazınızda da bir düğüm öylece kalıyor. Bir müddet süzgeçten geçirmek gerekiyor ki; yorum yapabilesiniz.<br />
<br />
Genelde 1900'lü yılların Türk yazarlarına baktığımda romanların çoğu başlangıç itibariyle harika sonu hiçde beklediğiniz gibi olmayan hayal kırıklığı uğratan bir dram..Bu nedenle çevremde ve sahaflarda o mavi kitabı gördüğümde elime dahi almak istemedim fakat sürekli -al oku çok güzel demeleri beni daha çok itti ve bende -nasılsa zamanı vardır demeye bıraktım. Bir kitabı herhangi bir zamanda elinize aldıysanız emin olun mutlaka bilmediğiniz bir anlamı vardır bence..Kader gibi, hayat gibi kitaplarında size bıraktığı bir kader olduğunu düşünmelisiniz..<br />
<br />
Nihayetinde arşivlerinizde olması gereken başyapıtlardan biri, bende herkes gibi okumanızı çok isterim..Raif bey'in Maria Puder'a hissettiği aşkın öyle bir asaleti varki insanı hayrete düşüren cinsten..Fakat Maria'da en az Raif bey kadar gururlu ve hassas..Sizi çok etkileyecek kısımlar ve sözler bulabilirsiniz..Mesela;<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-size: 15px;"><br /></span></span>
-Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz.<br />
<div>
-Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim.</div>
<div>
-Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş.</div>
<div>
-Dünyada bana hiçbir şey, tabiatta melül (üzgün) bir insanın zorla gülmeye çalışması kadar acı gelmemiştir.</div>
<div>
notum: 10/9<br />
<br />
<span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: white;">NOT: YORUMLARINIZI GÖREMİYORUM OTOMATİK DÜŞTÜĞÜ İÇİN BİLEN BLOGGER ARKADAŞLARIMIZ BANA YARDIMCI OLSUN, SEVGİLER..</span></span><span style="font-family: "arial" , "helvetica" , sans-serif;"><span style="background-color: white; font-size: 15px;"><br /></span></span>
<br />
<br /></div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-55022654260355967602016-01-25T01:40:00.002+02:002016-01-25T01:40:57.197+02:00neler yapıyorum<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRcKFw67cAwgY-WlRBq0FcIRE9yEYX8xA5p0pDxcFTXGZs608E76wj80dN2B1CmJZ98s1d4NAW660JzPGAtXpQBlbe5SehbzEHKYuC_7_jzyAZ0GT3Qb2_LnJL4Krf5RPyy5f3hDTLtyc/s1600/f480e564.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRcKFw67cAwgY-WlRBq0FcIRE9yEYX8xA5p0pDxcFTXGZs608E76wj80dN2B1CmJZ98s1d4NAW660JzPGAtXpQBlbe5SehbzEHKYuC_7_jzyAZ0GT3Qb2_LnJL4Krf5RPyy5f3hDTLtyc/s320/f480e564.jpg" width="256" /></a></div>
<br />
<br />
iyi geceler defterim..<br />
<br />
yeni bir yıla girdik rakam değişmekten öteye geçmeyen bir zaman dilimi yine..<br />
Mucizeler beklenmemeli diye düşünüyorum..<br />
Ama buna rağmen mucizeler kendi hayatlarımızın içine biran veya birdenbire girebiliyorda..<br />
<br />
Neler hissediyorum yada neler yaşıyorum ?<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Öncelikle İstanbul - Ankara arası seyehatlerim iş nedeniyle sıklaştı..İstanbulu her ne kadar kalabalığı ve trafiği yüzünden sevmesemde her gidişimde sanki biraz daha alışıyormuşum gibi hissediyorum..<br />
Garip bir düşünce var bu şehirle ilgili daha doğrusu merak; Acaba yüzyıllar önce bu şehrin enerjisi nasıldı? Toprağı ve havasını tabiatını çok merak ediyorum..Çünkü milyonlarca insanı hala var olan o adının koyamadığım ama beni bunaltmayan yormayan enerjisiyle taşıyabiliyorsa ki şehirlerde en titiz olduğum konu ayak bastığım andan itibaren havasını solumak ve verdiği enerjiyi hissetmek..bu yüzden geçmişi göremesemde bu nasıl bir güç diyorum bu şehre..tuhaf bir takıntı işte benimkisi..<br />
<br />
Uzun süreli kalışlarım olduğu için Ankarayı çok özlüyorum sakinliğini sistemin içindeki düzenini..Gece 12 den sonra insanlar gibi şehrinde uyuyup dinlendiğini ertesi günün verdiği enerjisini.Ankarayla kurduğum bağ çok özel..Doğduğum için mi, yoksa böyle düzenli ve naif olduğu içinmi bilmiyorum ters gelen durumlarda var elbette ve özellikle İstanbulluların Ankaralılar için olumsuz düşünceleri..bende katılıyor olsamda bazı kesimin insanlarını geri kalmış kısım demek ne kadar doğrudur bilemiyorum boş demek daha doğru galiba evet işte öyle görüyor ve onlara hak veriyorum fakat şunun altını çizmemde fayda var gerçek Ankaralı öyle k.ören sincan etimesgut çinçin mamak semtinde yaşayan çoğunluk gibi değildir..Orada oturanlara genelleme yaparak söylemek durumundayım istisnalar kaideleri bozmuyor çünkü..<br />
Neyse..bu konuyu çok uzatmayım..İşlerim çok şükür..Terapiler konusunda ilerlediğimi ve hayli yol aldığımı düşünüyorum..Sadece terapi kısmında çalışmalarım yok..spirituel konular zaten varlığımın içinde en sevdiklerim..<br />
Haylice kitap okuyorum bu yazıdan hemen sonra az önce yarım bıraktığım kitabıma geri döneceğim<br />
nietzsche ağladığında...kitabın yarısındayım o yüzden bitince ancak yorum yapabilirim..<br />
Onun öncesinde -kürk mantolu madonna'yı bitirmiştim..her ikisini tesadüfen arka arkaya okumak bilincimi oldukça etkiledi..<br />
nietzche ağladığında birde filmi var kitabı bitirdikten sonra onuda izleyim madonnayla ikisini birden yorumlayım istiyorum tabi zamanlamam uygun düşerse..<br />
klasik müzik dinliyorum sürekli..arabadaki favori radyo kanalım Radyo ilef..<br />
<br />
Bu aralar kendi içime gömüldüm..bazen böyle oluyor :)<br />
sessiz...kendi düşüncelerimde..konuşma ihtiyacı hissetmiyorum..böylesi daha iyi..<br />
hayata kırgınlığım var; onun bi suçu yok..suçluda aramıyorum..<br />
herşeyi olduğu gibi akışına bırakmak en iyi yol..<br />
direnmekde yoruyor..bu defa zayıf düşen bedenim değilde ruhummuş gibi<br />
öyle..galiba öyle..<br />
İnsan en çok alışkanlıklarını terk ederken zorlanıyor..<br />
içimde sanki bir çatlak var ve oradan gözyaşım minik bir su akıntısı gibi sızıyormuş gibi..<br />
kayıp gitmesi gereken bir yıldızmışımda geç kalmışım sanki..<br />
bu kadar işte..hepsi bu kadar..<br />
iyi geceler..<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-50916182960933192922015-12-08T00:43:00.001+02:002015-12-08T00:43:17.133+02:00saçkıran ve sirke ruhu..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix8ewfMWYbiO8iwA2vBHW0usmDQy-mkX_Q7RhTTVwx740Hp_usqLki498HRR0lPr3R3xuAsQ0BVN1ffAltgUfpO0t6tVYZYZUQuUwEWQVAWCZNrtUMQUUFWs3OumMT6y76Ajx2ppPR3K0/s1600/sackiran.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEix8ewfMWYbiO8iwA2vBHW0usmDQy-mkX_Q7RhTTVwx740Hp_usqLki498HRR0lPr3R3xuAsQ0BVN1ffAltgUfpO0t6tVYZYZUQuUwEWQVAWCZNrtUMQUUFWs3OumMT6y76Ajx2ppPR3K0/s320/sackiran.jpg" width="285" /></a></div>
<br />
Blogumda en çok okunan ve gerek maillerime ve gerekse bloguma yazan çok insan olduğunu düşünerek 2. kere yazma ihtiyacı hissederek bir kaç şey paylaşmak istiyorum..<br />
<br />
Size o çok farklı aktarımdan bahsetmiştim hani ellerime cetvelle vurup pozitif olmam gerektiğini söyleyen acaip amcadan..<br />
Önce sirke ruhundan bahsedelim;<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Sirke Ruhu Nedir?<br />
<br />
Asetik asidin halk arasındaki adına sirke asidi denir. Sirke suyun asetik asit ile % 5 oranında sulandırılmasından elde edilir.<div>
<br /></div>
<div>
Yani bildiğimiz asit yada kezzap tarzı delip parçalayan bir kimyasal :)</div>
<div>
Korkmayın yada korkan varsa vazgeçin..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Saçlarınızda kellik oluştu veya saç kıran oldunuz, oldunuzki buradasınız !!</div>
<div>
yıllarca saç kıranın değişik bir türüyle mücadele ettim halada ediyorum ama % 40 - 50 oranında iyileşme sağladıysa bunun en büyük payı sirke ruhundan geliyor.</div>
<div>
Eski yazımı okuyanlar gitmediğim doktor aktar psikolog, kullanmadığım ilaç krem çeşitli karışımlar sular yağlar kullandığımı ama sonuç alamadığımı biliyorlar..Enson tesadüfen biraz kafası kırık bir aktarla karşılaştım son çaremin eğer cesaretim varsa sirke ruhunu kullanmam gerektiğini söylemesiyle hikayem başlamış oldu..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sizlerden isteğim öncelikle doktorunuza gidin şayet netice alamadıysanız benim gibi son çarenizse sirke ruhunu bulun ve kullanın derim..</div>
<div>
Ankaralıyım dolayısıyla Aktarımın adresini yerini soran çok oluyor yeri Yenimahallede ismi MİS BAHARAT yeşil bir tabelası var yanındada galiba camcı vardı. Bence yerin çok önemi yok bunu herhangi bir aktardanda elde edebilirsiniz.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Nasıl Kullanacaksınız?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Aktarım bana kalemin ucuna pamuğu sarıp sirke ruhuna değdirip damlayacak olan miktarı bekleyip pamuğun emdiği kadarını saçına sürmem gerektiğini söyledi bende aynen öyle uyguladım fakat 2. uygulmada ise kulak çubuğunu kullandım aslında beni uyarmıştı kulak çubuğu kullanma damlarsa parçalar atar demişti ve ben damlamaz diye düşünerek saçıma uygulama yapıyım derken parmağıma damlamasıyla çarpıldım :) evet parmak derimi parçaladı deldi geçti şimdi bunun şiddeti nasıl böyle feci ki; saç derime sürsem kimbilir nasıl olur diyenler olacak korkunuz varsa yaklaşmayın yada acı eşiğiniz düşükse hiiiç uğraşmayın..Ama saçlarım ve görüntüm benim için önemli diyorsanız o acoya katlanacaksınız zaten bir kaç gün acısını çekersiniz sonra hafifleyecek sonra yara yapacak bir hafta sonra yara kabuk bağlayacak ve yavaş yavaş kabuklar dökülecek tahmini 2 ay kadar sonra saçlar yani saç yavruları demek daha doğru olur cansız minicik beyazla sarımsı bir tüy çeşidi çıkmış olacak.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Peki 1 kere yapmak yeterli mi?</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Ben 2 kere yaptım % 40 -50 arası sonuç aldım yıllarca saçlarım çıkmadığı için bu sonuç bence mucizevi bir durum..tahminim 2 defa daha yapacak olursam zannediyorum açık olan kısımlar tamamen kapanmış olacak buna rağmen şuanki sonuçtan oldukça memnunum..Bu nedenle siz ne kadar yapmanız gerektiğini kendiniz bulacaksınız yani durum ve dereceler kişinin yapısı ve fiziki iyileşme durumuna görede değişebiliyor.</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Dikkat etmeniz gereken şeyler;</div>
<div>
<br /></div>
<div>
Sakın ola herhangi bir yerinize damlatmayın</div>
<div>
kulak çubuğu yerine aktarımın dediği gibi kaleme pamuğu sarın ama çok kalın yada çok ince olmasın.</div>
<div>
Yatarken acı hissedebilirsiniz bu çok normal çünkü yara oluyor zaten yaralı bölgeye krem yada yağ gibi yumuşatıcılar kullanabilirsiniz sadece kreminiz çok yoğun yağlı olmasın. yara olan bölgeyi sakın kapatmayın sarmayın v.s. şeylerle hava temasını kesmeyin çünkü saç ve deri canlı olduğu için nefes alması gerekiyor o bölgenin hava ve nem almasını sağlayın mümkün mertebe ellerinizi kabuk dökülene kadar sirke ruhunu sürdüğünüz bölgeye değdirmeyin kaşımayın oynamayın yoksa enfeksiyon kapmasını sağlarsınız buda iyileiyim derken daha beter eder bırakırsınız..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
En Önemli Şey;</div>
<div>
psikoljiniz..</div>
<div>
önce iyileştiğinizi hissedin</div>
<div>
ve geçti demeniz gerçekten geçtiğini söyleyin kendinize ve güçlü olun..</div>
<div>
Geçmişler oldu ve olsun ;) sağlıkla..</div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com25tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-43401065435912348692015-10-16T04:04:00.001+03:002015-10-16T04:06:29.044+03:00Yeni Kapı'nın Hikayesi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGIBhhfdTOXKvG0bA2MLc5CZ44POvwJKxSPakv1xsbervHr7D7UsT-70lx4GV32_T4hy-_AWVTLFAjPNYE6xZIh41G_EvsolaIZ7O8EywqNLRcxgKwjq4Fo79gsH5-N38ce__P4fm7o7k/s1600/urgutluel.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="198" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGIBhhfdTOXKvG0bA2MLc5CZ44POvwJKxSPakv1xsbervHr7D7UsT-70lx4GV32_T4hy-_AWVTLFAjPNYE6xZIh41G_EvsolaIZ7O8EywqNLRcxgKwjq4Fo79gsH5-N38ce__P4fm7o7k/s320/urgutluel.jpg" width="320" /></a></div>
<div style="margin: 0px; padding: 0px;">
<br /></div>
<div style="margin: 0px; padding: 0px;">
<br /></div>
<div style="margin: 0px; padding: 0px;">
– Bir gün Ahmet Çelebi Üskadar’a geçmek ister. Karşı sahile o zamanlar sandallarla geçilirdi. Eminönündeki bir sandala atladı. 4.Murat ise sık sık tebdil-i kıyafet halkın arasına karışır, yasak ettiği içki ve tütünü içen varmı diye gezinirdi. Yakaladıklarını asla affetmez ve kellesini vurdururdu. O gün padişahta kıyafetini değiştirmiş ve Eminönünde bulunuyordu. İki yolcusu olan sandal hareket ettiğinden, zaten bir yolcu binmiş olan Ahmet Çelebinin bulunduğu sandala atlayıverdi. Sandalcı seslendi “Beyim yanlışlık olmasın Üsküdar’a geçiyoruz” 4.Murat “tamam dedi bende Üsküdar’a geçiyorum”…<br />
Sandalcı yavaş yavaş asıldı küreklere, açılmaya başladılar ağır ağır. Ahmet Çelebi selam verdi 4.Murat’a “Beyim ne işle meşgulsünüz”<br />
4.Murat ” Celebim dedi. Anadolu’ya büyükbaş bakmaya gidiyorum. Siz dedi? – Ne iş yaparsınız.?<br />
Ahmet Çelebi “Remmal’im” dedi.”Ahmet Çelebi derler…!”<br />
4.Murat ” Ooo namını çok duymuştuk üstadım”… Üç beş sohbetten sonra sandal iyice açılmıştı kıyıdan ki; 4.Murat lafa girdi.” Yaa şu padişah iyi hoşta, bi tütün vardı zevkîmiz onuda yasakladı.<br />
“evet” dedi Ahmet Çelebi… Sonra 4.Murat devam etti “Bilsen üstadım nasıl tiryakiyim bende tütünün. Valla fırsat buldukça içiyorum gizli gizli. Şimdi denizdeyiz. Burda kimse görmez. Sizde iyi birilerine benziyorsunuz. Ben bir tütün içeceğim kusura bakmazsanız. Ama sakın ha şikayet falan edeyim demeyin”…. Bir süre sessizlikten sonra belindeki tabakayı çıkarıp bir sigara sarmaya başladı 4.Murat…!<br />
Ahmet Çelebi ” hele evlat bide bize sar bakalım ” dedi.<br />
Ardından kayıkçı seslendi “Beyim ayıp olmazsa bende isterim. 4.Murat hiç sesini çıkarmadan iki sigaralık daha sardı. Birini Ahmet Çelebiye verdi, ötekini kayıkçıya uzattı. Üçüde yaktı tütünleri başladılar içmeye.<br />
4.Murat “Üstadım” dedi, namını çok duyduk senin. Attığın tüm remiller çıkarmış bir bir. Her müşkülü olan koşarmış sizin yanınıza. Bi ricam olacak.<br />
“buyur” dedi Ahmet Çelebi.<br />
4.Murat ” hele bi remil at bakalım, padişah şimdi nerdedir.? Ne de olsa tütün içip onun yasağını çiğniyoruz. Nerde olduğunu bilmekte fayda var.<br />
Ahmet Çelebi çıkardı cebinden Remil taşlarını. Sandalın önünde atmaya başladı. Notlarını alıyordu bir bir. Sonra döndü 4.Murat’a ” Deniz üstünde gözüküyor” dedi.<br />
4.Murat ” aman, o zaman hele bi daha at bakalım, bize uzakmı yakınmı?” dedi.<br />
Ahmet Çelebi yine atmaya koyuldu remil taşlarını. Yazdı çizdi yine bir kenara. “Olmadı” dedi, sıkıntıyla, tekrar atmaya başladı taşları. Sonra off ladı ve terlemeye başladı. Tekrar attı remilin sonucunu beğenmeyip. Sonra gayet kısık bir sesle “bu hesaplarda bi yanlışlık yoksa, 4.Murat, ya bu kayıkçı, yada sensin” dedi.<br />
O zaman 4.Murat meşhur meşin bilekliğini gösterdi kolunu sıyırarak. Üstündeki altın işlemeler ışıl ışıl parlıyordu insanın gözüne. “Evet” dedi, 4.Murat benim…!”<br />
Kayıkçı başladı yakarmaya hemen “aman padişahım biz ettik sen eyleme. Bağışla bizim canımızı. Bi cahillik ettik hayır diyemedik teklifine”<br />
Padişah fırladı birden ayağa, “Biz bu güne kadar buyruğumuza karşı gelen kimseyi sağ komadık” sonra oturdu yine yerine. Sonra remmâle dönerek; “sen” dedi, “alim olduğun halde neden uymadın buyruğumuza. Ahmet Çelebi gayet sakin “verilecek bir boynumuz vardır, o da kurban olsun padişahımıza” dedi.<br />
4.Murat “Ben ilme de, alime de saygılıyım. Sende ilmini bize ispat ettin. Sana bir sual daha soracağım. Eğer bunu da bilirsen canlarınızı bağışlarım” dedi.<br />
Ahmet Çelebi “emrine amadeyiz, başımızla beraber padişahım” dedi.<br />
4.Murat ” -hele bi remil at bakalım. Ben saraya bugün hangi kapıdan gireceğim?” dedi.<br />
Ahmet Çelebi hiç ikiletmeden başladı yine remil taşlarını sandalın tabanına atmaya. Taşların sesleri hiç bukadar çok çıkmamıştı şimdiye kadar. Tıkırdamaları kulakları tırmalıyordu sanki. Ahmet Çelebi ikinci kez atmadı bile. Sonucu hemen cebinden çıkardığı bir parşümenin üzerine karaladı. Sonra uzattı kağıdı katlayıp padişaha. Kayıkçı kürek çekmeyi çoktan bırakmıştı. Korku ile bi Ahmet Çelebi’ye, bir padişaha bakıyordu. 4.Murat kağıdı açarken Ahmet çelebi tuttu padişahın elini. “Pahişahım, bu işin raconu da böyledir. Hele sok o kağıdı kuşağına. Kağıdı kapıdan girdikten sonra okuyacaksın” 4.Murat kağıdı kuşağına sıkıştırdı. Biraz düşündükten sonra kayıkçıya dönerek “çek bakalım Lâlâ sahiline” dedi.<br />
Kayıkçı elinden geldiğince hızlı olmaya çalışıyordu. Ama canından korktuğu içinde tüm gücüyle çekemiyordu kürekleri. Yarım saat sonra varabildiler sahile. Padişah zıpkın gibi fırladı yerinden ve karaya hopladı. Surlara yaklaşınca bağırdı sur nöbetçisine “Ben padişahın Murat Han’ım, tiz söyle vezire, toplasın duvar ustalarını alıp gelsin buraya” üstündeki kıyafeti bir hamlede atınca sırtından padişah; nöbetçi fırladı gitti hemen. Kayıkçı bir anlam veremiyordu olanlara. Ahmet Çelebi ise cübbesinin eteğini toplamış, boynunu bükmüş, hazırol vaziyette beklemekteydi sessizce. Kayıkçı Ahmet Çelebinin huzurlumu, huzursuzmu olduğunu sezemiyordu takındığı halden. Daha çok artmıştı korkusu…!<br />
4.Murat bağdaş kurup çöktü çimlerin üzerine. Sonra işaret etti Ahmet Çelebi’ye ve kayıkçıya oturmaları için. Biraz sonra vezir gözüktü surların üzerinde. “Beni emretmişsiniz devletlûm” …!<br />
4.Murat hiç istifini bozmadan seslendi vezire “getirdinmi duvar ustalarını?”<br />
Vezir “Getirdim Devletlûm”<br />
“-O zaman söyle onlara, tiz bu duvar yıkılıp buraya bir kapı açıla”<br />
Hummalı bir çalışma başladı ardından. Padişah hafifçe tebessüm ediyor, Ahmet Çelebi’yi süzüyordu. Bakalım olmayan bir kapıdan gireceğini bilebilecekmiydi saraya. Kayıkçı ah vah etmeye başlamıştı işin nereye varacağını düşündükçe. Ahmet Çelebi kafasını hiç kaldırmıyor, sürekli yere bakıp duruyordu. Dudakları kıpırdıyor; sanki dua eder gibi bir hali vardı. Kayıkçı bunu farkedince tamam dedi içinden. Şimdi yandık işte. Ahmet Çelebi bile dua etmeye başladığına göre kellelerimiz gitti demektir. Bir kaç saat sonra duvarda bir gedik açılmıştı. İçeriye girip çıkılacak kadar. Padişah doğruldu yerinden. “Hadi bakalım Ahmet Çelebi, girelim artık şu kapıdan” Ahmet Çelebi’de doğruldu yavaşça. Padişahın ardı sıra yürümeye başladı. En arkada ise kayıkçı vardı. Onun da ayakları titriyordu. Bizlerinin bağı çözülmüştü sanki. Zar zor adım atabiliyordu. Hep beraber girdiler açılan gedikten içeri. Girer girmez padişah kuşağından çıkardı kağıdı. Kağıtta şu yazılıydı :” PADİŞAHIM, YENİ KAPINIZ HAYIRLI OLSUN”<br />
İşte o gün 4.Murat’ın açtırdığı bu kapı, halen YENİKAPI olarak anılmaktadır. 4.Murat zamanında tütün içerken yakalanıp, tek kellesi vurulmayan iki kişi; Ahmet Çelebi ve Kayıkçının kellesidir.</div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-10718050215759112682015-03-25T01:22:00.001+02:002015-03-25T01:22:57.889+02:00vazgeçtim..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLxi45M_uqlVHn-u9rt8SI1-vJnkstIofu5FpKelsPfNSbMtjdwM_Yf4fGVnqhmO9AAYUdK119qsjXVR07sKtyHJ2azIQnM_xWqxmy3-UvcWDt7YhA-o-3mupvJEzBX4VIvvF82cYsMi8/s1600/578572_764024363612671_731714749_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLxi45M_uqlVHn-u9rt8SI1-vJnkstIofu5FpKelsPfNSbMtjdwM_Yf4fGVnqhmO9AAYUdK119qsjXVR07sKtyHJ2azIQnM_xWqxmy3-UvcWDt7YhA-o-3mupvJEzBX4VIvvF82cYsMi8/s1600/578572_764024363612671_731714749_n.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
Haftalardır uykusuzum..<br />
Sabah ezanını duyduğum an uyuyakalıyorum..<br />
Uyumaya nasıl ihtiyacım var bir bilsen defterim..<br />
<br />
Halsizim..<br />
Kolumu kaldırmaya dermanım kalmadı..<br />
Hızla kilo veriyorum<br />
bu iyi bir şey..çoktan 60 kilo olmam gerekirdi..<br />
<br />
Moralmen çökmüş durumdayım..<br />
yeni değil neredeyse 1 aydır..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Mutsuzum..<br />
O yüzden geldim..<br />
Madem konuşmuyorum hiç bir şekilde..<br />
yazmaya ihtiyaç duyduğumda sen benim hep yanımdasın defterim..<br />
<br />
Beynim uyuşuk..Ne denileni anlıyorum ne dediklerimi..<br />
Paramparça olmuş bir dünyanın içinde girdaba yakalandım<br />
öylee sürüklenip duruyorum bilmediğim yerlere..<br />
<br />
Kalp acısı çekiyorum biraz..<br />
Biraz mı? çok..çok hemde..<br />
Geçer mi..geçecek ama kimbilir ne zaman ve nasıl ?<br />
<br />
İçimden kimseyle konuşmak gelmiyor<br />
keza konuşmuyorum zaten hiç kimselerle..<br />
görüşmekde istemiyorum..<br />
Bazen kişiler ve anlatılanlar bana suniymiş gibi geliyor..<br />
yapaylıktan kaçıyorum..<br />
<br />
Kitap okuyamıyorum..<br />
Aklım almıyor..<br />
Film izlemeye çalışıyorum<br />
ıığğğhh yok..anlayamıyorum..<br />
<br />
Kalbimi durdurup çalışarak unutmaya ihtiyacım var..<br />
Bu benim geçidim..<br />
Bu benim sınavım..<br />
Gelecek planlarken; yine kaybolup gitti herşey..<br />
<br />
Çabalamaktan vazgeçtim..<br />
Uğrşamaktan çalışmaktan<br />
iyi şeyler olsun diye hırpalanmaktan..<br />
sevmekten yorgun düştüm..<br />
Savaş verip o savaşı kaybetmekten..<br />
<br />
Yeniden dirilip her defasında anka kuşu olmaktan vazgeçtim..<br />
Küllerde onun olsun, hayatta..<br />
Hayattan vazgeçtim..<br />
<br />
15 yıllık tövbemden vazgeçtim..<br />
Ahmet kaya diyor ya;<br />
köpeklerimden kuşumdan yavrumdan cayar giderim diye..<br />
<br />
Herşeyden vazgeçtim..<br />
Gitmenin çözüm olmadığı ama kaldıkça<br />
boğulduğum sulardan vazgeçtim..<br />
<br />
Kasırga alıp sürüklesin bu defa..<br />
izin veriyorum gönülden..<br />
Nereye fırlatırsa oraya..<br />
engel olmayacağım..<br />
savaşmayacağım..<br />
VE SEVMEYECEĞİM..<br />
<br />
Neşe abla hep aklımda..<br />
kertenkele benim adım...<br />
sürünüyorum sadece..<br />
ve artık sevmeyeceğim..<br />
bir gerçek varsa;<br />
doğru suçlusu sadece ve sadece benim..<br />
Suçumu kabul edip yüklüyorum sırtıma..<br />
Herşey boş..<br />
bu ölümlü dünyada..<br />
<br />
Gönlümden vazgeçtim..<br />
gözümde dindiremediğim gözyaşlarımdan<br />
düşünmekten vazgeçtim..<br />
hayal kurmaktan..<br />
<br />
Hep zor görünen yanlarımdan,<br />
basit olanlarla kavga etmekten geçtim..<br />
Ne varsa bende olan..<br />
bende taşıdığım içimde var olan..<br />
Allahtan, kitaplarından ve dahi Meleklerinden..<br />
Hariç..<br />
Herşeyden ama herşeyden koptum..<br />
Ne bir isteğim var nede bir dileğim..<br />
Dik durmaktan onurlu olmaktan bıktım..<br />
<br />
Bıktım çekmekten..<br />
bıktım sevmekten..<br />
sevip, en güzel anında sevildiğimi zannetmekten vazgeçtim..<br />
<br />
Kaybolmak istiyorum..<br />
yitip gitmek..<br />
akıntıya kapılıp tüm meraklardan öteye;<br />
merak edilmekten nefret ettim..<br />
<br />
Veda etmekten nefret ettim..<br />
kavuşmanın olmadığı bu cahil dünyadan<br />
aşkımdan yüreğimden sol yanımdan<br />
kalbimden, kalbinden sevgimden<br />
VAZGEÇTİM..<br />
<br />
<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-12987817097024554772015-01-21T02:37:00.000+02:002015-01-21T02:37:06.759+02:00kesitler..<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhClDyM7D14XEv685IwEvfkx8H-n4GB17R8E6nb6JMrzdageA3CU7EzOUgbSHTwjrfpaXltH11zkE_y-I5c9LaOqMSZsd3lM679WKTEbhb8YNzEwUiQKgEKLbFBvS8z-5oW26_FMiwhHXg/s1600/good-friends-portrait-of-the-artists-sister-bertha.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhClDyM7D14XEv685IwEvfkx8H-n4GB17R8E6nb6JMrzdageA3CU7EzOUgbSHTwjrfpaXltH11zkE_y-I5c9LaOqMSZsd3lM679WKTEbhb8YNzEwUiQKgEKLbFBvS8z-5oW26_FMiwhHXg/s1600/good-friends-portrait-of-the-artists-sister-bertha.jpg" height="320" width="253" /></a>kesik kesik gelişlerim nedeniyle sayfamı terk etmiş zannetmeyin..<br />
ben konuşma özürlüyüm yazamazsam rahatlayamam...<br />
sevgili defterim..<br />
sanalda yazı yazmaya başlayalı tam 7 yıl oldu..kimseyle bir kıyasım ihtirasım hırsım olmadan yazdım..reklam koymadan para beklentisi olmadan..Maneviyatımı düşünerek blogumu oluşturdum öylede devam ettim..Koca 7 yıl.. yaşananlar 2 kelimeyle dile kolay...<br />
Zahmet verip sayfama girip konuk olan tüm dostlara ve dahi bilmediğim tüm insanlara teşekkür ederim..çok taze girdiğimiz yeni yıl dilerim hepimiz için sağlık ve mutluluklarla dolu olsun..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Neler yapıyorum ve neler hissediyorum ?<br />
<br />
Bi kere çok hoşuma giden şey; insanlar sürü halinde sabah trafikle boğuşup aynı zamanda işlerinde oldukları ve karınları acıktıkları vakitte ben uyuyor oluyorum öğlen işime giderken trafik sorunu ve kalabalık olmadan çok rahat işime gidebiliyorum :) ve insanlar evlerine dönüp izledikleri dizilerin orta yerinde işten çıkıyorum çok rahat otobüsüme binip hatta yer bulup oturup müzik dinleyerek sallana sallana evime geliyorum garip değil mi :) ama ben mutluyum..<br />
<br />
Kollarım muhteşem kas yapmış durumda kimse bilek güreşine girmeye kalkışmasın :) işimle ilgili gün geçtikçe dağarcığıma yenilikler ekliyor bir yandan çabalıyorum..<br />
<br />
Kitap okuyorum 1 ayda 6 kitap :)<br />
şu an iki şehrin hikayesi ellerimin arasında..<br />
biriktirdikçe kitap yorumlarımı ayrıca yapacağım ama kimbilir ne zaman geleceğim bilmiyorum..<br />
fön makinesiyle yaktığım için, içim acıya acıya 2 yılda büyüttüğüm saçlarımı 3 celsede kestirip sarıya boyattığım içinse üzgünüm.. şuan çocuk gibi görünüyorum her ne kadar 30 gibi göstersemde yaşımı söylemekten gocunmuyorum..<br />
Dingin sularda yüzüyorum..istediğimde bu olduğu için Rabbime şükrediyorum..<br />
Telefon yoluyla irtibata geçilemiyorum :) çok kişi beni arıyor şu an farkındayım ama ulaşılamıyorum..çünkü gerçekten insanların beni arayıp sitem etmelerinden sıkılıyorum..Uzaklaşmak istemiştim iş yerinde telefon çekmediği için bunada şükrediyorum böylesi çok ama çok iyi...<br />
Zaman zaman meditasyon yapıyorum..Terapiye ihtiyacım var..uzun ve zorlu yılların birikimi üzerimde kocaman bir yük...atsan atılmaz satsan satılmaz travmalarım var..kolay mı bir çırpıda atabilmek..<br />
Kocakarı ilaçlarını ve şamanizmi araştırıyorum..kayıp kıta mu ve bermuda ş...n üçgeni konularıda ayrıca ilgi alanlarımın içerisinde..Gündüz internet iletişimim yok olmaması benim için büyük avantaj..İnsan sakinliği ve özünü elektrikten uzakta bulmalı..<br />
Televizyon izlemiyorum..işyerinde kör gibi bakıp geçiyorum daha çok müsaitsem kitaplarıma gömülüyorum..Ruhum sakin..İşlerse...iyi..çok şükür...<br />
İzinli olduğum günde sinemaya gidiyorum dışarıda yemek yiyorum gökyüzünü ve havayı bolca teneffüs edip biriktiriyorum..En son Mucizeye gittiğimi unutmadan söyleyeyim..Mahsun kırmızıgüle ön yargılı hislerim nedeniyle hiç bir filmini izlemeyen ben içimden gelerek hadi girip izleyeyim diyen ben..kahkahalarla gülüp salya sümük ağlayıp çıkan ben filme 10/10 vererek kendisini tebrik ediyorum..Yaşanmış bir hikayeyi hele muhteşem bir hikayeyi bulup çıkarması onu çekip yönetmesi o muhteşem oyuncuları bulması tek kelimeyle harika..mutlaka izlenmesi gereken bir film..<br />
<br />
1 aydır yine japonya sevdam depreşip durmakta..Ne zaman gideceğim bilmiyorum ama bir gün inşallah..orada olmayı ümid ediyorum..hem meditasyon hemde masaj terapisi üzerine eğitim almayı japon kültürünü birebir yaşamayı öyle çok istiyorum ki..kimbilir belki hiç bi zaman belkide hiç beklemediğim bi zaman..Şibumi'yi arıyorum..ve tabi nikko aklıma geliyor..<br />
<br />
Mutluluğun tatlı bir <br />
his olup görünmediği bir zamandan hepinize göremediğiniz sevgilerimi uçuruyorum..<br />
iyi geceler..<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-9530905401701781322014-11-24T12:30:00.000+02:002014-11-24T11:33:56.233+02:00hayaller ve yetenekler- II<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSYgqha_OBAeyYYQcIX-oFKKYjldsIXsi1vRxikr01DMqMjA9Z_Z4dOGFvtq45ru_xvLBAuAzChmFKzQkth-4U9dX2w14KMiIbTWRnm4PJs0scJ0kZveT-KSsfQonQvZnSF7rJt3PD_9U/s1600/catch-of-my-dreams.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSYgqha_OBAeyYYQcIX-oFKKYjldsIXsi1vRxikr01DMqMjA9Z_Z4dOGFvtq45ru_xvLBAuAzChmFKzQkth-4U9dX2w14KMiIbTWRnm4PJs0scJ0kZveT-KSsfQonQvZnSF7rJt3PD_9U/s1600/catch-of-my-dreams.jpg" height="320" width="258" /></a></div>
<br />
<br />
Hayaller ve yetenekler... Kalem neyi yazarsa kelam onu söyler...<br />
<br />
Resim çizerken düşlerimin içinde yüzüyorum, kimi zaman kanat açıyorum yüreğime...Parayla satın alınamayacak bir mutuluk. Belki çok acemice ama hiç eğitim almadım, hoş buna zamanımda olmadı.<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Üniversite yıllarında bir gece yarısı üç satırlık bir yazı yazdım, ve sonradan o yazının dillere düştüğünü gördüm. Aslında buna çok şaşırmıştım İki kelamlık yazıyı nasıl beğenirler,üstelik kime ait olduğu önemsenmeden..Gece yarısı gelen ilhamların sayısı artmaya, arttıkça ben yazmaya, yazdıkça,mutlu olmaya ve mutlu oldukça kitap okumaya okudukça,meraklanmaya devam ettimmm, ettiiimmm, ettiiimmmm. Malatya güzeli öğretmenim Can yayınlarını 3.sınıftayken okutturmaya başladı kendisi bilmiyor ama onun sayesinde okumayı çok sevdim ve bağımlısı oldum. Bu arada okuduğum okul tamamen bir devlet okulu medrese, yatılı yada benzeri yerler değil..Doğal olarak anarşinin hortladığı dönemlerde okuduğum için varın siz hesab edin.<br />
<br />
Ve sonradan bir yeteneğim daha olduğunu keşfettim. İş arkadaşımın erkek arkadaşı askere gitmişti mektup yazamadığı için onun yerine sahte mektuplar yazmaya başladım ;) tabi arkası kesilmedi mektupların ve 18 ay sonra askerimiz beklediğimiz soruyu sordu -Benimle evlenir misin İclal :))) İclal sarılır, öper teşekkürler, minnetler v.s.arkadan başka arkadaşın sevdiğine,sonra ona buna birşeyler yazmaya devam ettim fakat baktım yazmayı da seviyorum yazdıkça rahatlıyorum, kendi kendime hikayeler v.s. yazmaya başladım..ama emin olunki çoook komik :)))<br />
<br />
Sonunda istediğim şeyleri belki hayallerim ölçüsünde olmasada kendi çemberimde bir şekilde yer açıp yapmaya uğraşmaya çalıştım en azından bunu denedim, ve deniyorumda..Her insanın bir yeteneği olduğuna inanıyorum kimilerinin börekten çörekten kimilerinin örgüden patikten kimilerinin ağaçtan,çamurdan..v.s. gibi ilgi alanları vardır. Hayaller olmadan bizler mutlu olamayız..Bir yanımız düşler görmeli..kanatsız uçabilmeli..bir yanımız kurşun kalemi solla tutabilmeli, sağ eliyle barışık olduğu müddetçe..ve hayaller hiç bitmemeli..<br />
<br />
Aslında biliyor musunuz bu yazıyı yazma nedenim neydi...<br />
<br />
YGS denen sınav kısaltmaları bizim zamanımında öss idi..Dersaneye hiç gitmeden kafadan sallayarak ve mantık ve birazda bilgi birikimimle üniversiteyi kazanmış olmam beni çok mutlu etmişti..Ama sonrası çok üzmüştü..Hesabı kitabı hiç sevmediğim bir bölümü kazanmıştım ve sözel ilgi alanımdan çok uzaktaydım Zaten çarpım tablosunu orta 2 de öğrendim :)) bu konuda yine Malatya güzeli Öğretmenimin canımı fena okumuşluğu vardır kulakları çınlasın (o benim sevdiğim tek öğretmen) İstediğim herşey benim km.lerce ötemde flu bakıyordu öylece yüzüme..Sonuçta istemeye istemeye mezun olup istemediğim bir işe girmiş olmamın tek nedeni para'ydı arkadaşlar..Hayatı idame ettirebilmek için önümdeki tek karaktersiz araç şekli olan para...1211 sayılı o kişiliksiz kanun.. Okumayı hala çok seviyorum,hala yazı yazmayı ve ara sıra acemice resim yapmayı..Ama...Annelerinizin babalarınızın sizi at gibi koşturmalarına, ölürcesine dersanelerde zaman geçirmesine izin vermeyin diyorum..Siz her zaman hayallerinizin peşinden gidin..Ne olmak istiyorsanız olun..Birgün o hayallerinizi gerçekleştiremediğiniz zaman hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz,bu sizi belki benim gibi üzebilir, keşke dedirtebilir, sevmediğiniz bir işi yapmak sizi mutsuz kılabilir..Anneye babaya hayalleri anlatabilmek bazen çok güç olabilir..Elbette ki onların düşünceleri de çok önemli..Fakat hayat sizin hayatınızdır..İsteklerinizin peşinden gitmekte de zorlanabilirsiniz,ama direnin...Yeteneklerinizi düşünün..ve Hayallerinizi... :)<br />
<br />
1 yıl önceki yazım..<br />
<a href="http://sihirlimasalci.blogcu.com/hayaller-ve-yetenekler/10096839"></a><br />
<a href="http://sihirlimasalci.blogcu.com/kabugumun-icinde-yagmur/10126184"></a>gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-63669249151804271832014-11-24T11:30:00.000+02:002014-11-24T11:32:25.638+02:00hayaller ve yetenekler..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJoXD5YhryzHTDYq5PcyAp_FvRTf-ZO2EXTwSLBeU4x4_sFbtOBViZ_nhbtcptezxWTTjtEgt5tcpw6kmAvw25-zh26RAIV4xehwDC2h5v6VlWmB26mBxH6Ixsl2P3EaSFtNbjwpHcdms/s1600/lartiste-et-son-oeuvre.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgJoXD5YhryzHTDYq5PcyAp_FvRTf-ZO2EXTwSLBeU4x4_sFbtOBViZ_nhbtcptezxWTTjtEgt5tcpw6kmAvw25-zh26RAIV4xehwDC2h5v6VlWmB26mBxH6Ixsl2P3EaSFtNbjwpHcdms/s1600/lartiste-et-son-oeuvre.jpg" height="320" width="200" /></a></div>
<br />
Kalem neyi yazarsa, kelam onu konuşur...<br />
<br />
İlk okul 1.sınıf öğrencisiyim..Öğretmenim, Malatya güzeli Lütfiye hocam..Onun diğer arkadaşlarımla nasıl cebelleştiğini gözüm görmüyor,çünkü ben kendimle uğraşıyorum. Herkezin bir meziyeti var..Kimisi matematiği çok seviyorken, kimisi parmak kaldırmayı (çalışkanlığın ıspatı) kimileri güzel yazı yazarken, kimileri de,türkçe dersini...Kalemi sol elimle tutuyorum, ama sağ elimle yazamıyorum..Malatya güzeli durup durup başıma geliyor,sol elimden tahta kurşun kalemi alıyor,sağa veriyor..Direniyorum.....Uğraşıyorum.....ığğğhhh...Olmuyor...Malatya güzeline sağ ve sol lobu anlatamıyorum :) Annemi acilen çağırtıyor,nasıl bir iletişim şekli var o dönemlerde bilmiyorum..Acaba bana mı söyledi de gelip anneme 'Öğretmenim seni çağırıyor' demişim onu da hatırlamıyorum..<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Güzel annemle, malatya güzeli öğretmenim konuşuyor...<br />
<br />
-Canım benim, bu kız solak, ne yaptıysam sağ eline geçiremedim, arkamı dönüyorum hemen sağ elinden sol eline alıyor..Sen uğraş biraz, sağ eliyle yazmaya çalışsın..Ha unutmadan, bir türlü Süphaneke'yi okuyamıyor..Dili dönmüyor,kırk kere okuttum yok !!! Biraz çalıştırın bunlar eksik yönleri..-Peki tamam Lütfiyeciğim..Ben onunla konuşurum...<br />
<br />
O Akşam; -Kızımmm....dersine çalışırken sağ elinle yazmayı öğren,bak bütün arkadaşların sağ eliyle yazıyor..Niye sol elinle yazıyorsun..Şimdi birde bana duaları ezberleyemediğini söyledi öğretmenin..Bu sınıfı geçmen için çok çalışman lazım yoksa sınıfta kalacaksın..-HIIIIIIII ????<br />
<br />
-Anne ben sağ elimle yazamıyorum,sol elimle kalemi daha iyi tutuyorum..Banane ben sol elimle yazacağım..Öğretmenim bana Süphanekeyi oku dediği zaman, okuyamıyorum dilim dönmüyorki, anlamıyorum...Arkadan ağlama nöbeti..Dudaklar büzüşüyor,kıpkırmızı olmuş yanaklar,silgi kokan üstüm başımla, kendi halime üzülüyor ve tembel olduğumu düşünüyorum..Ne tür bir özelliğim var anlamaya çalışıyorum..ama anlamıyorum :) zar zor ikinci dönem okumayı söküyor ve kırmızı kurdela takma töreninde ödülümü alıyorum..büyük bir başarı..Çeyrek altın kırmızı kordelada yok ve fiyatlar şimdiki gibi 220 volt çarpmıyor..ehh bunada şükür diyip, 2.sınıfa terfi ediyorum..<br />
<br />
Bir karar alınıyor ve sabah saat 5.00 de kalkıp 7.00 ye kadar ders çalışmam gerektiği kanaatine varılıyor..Velim annem..Babamın ders durumlarımdan pek bi haberi yok..Okunacaksa bu okul okunacak o kadar.. :) Olur...Arkadaşlarıma yetişmem lazım, Onlar iyiden iyiye bütün duaları ezberlediler ama anlıyorlarmı orası meçhul (hiç zannetmiyorum) her sabah ezan sesiyle uyanıp yatağımın içinde, yorganın altında ders çalışıyorum..böyle öğrenmek bana iyi geliyor, sonunda duaları öğreniyorum ama anlamlarına bakıyorum..Ne demek diye..Aferim bana...kimin aklına gelirmişki o zamanlar anlamlarını öğrenmek..ezberim çok kuvvetli ilkkez bir meziyetim olduğunu anlıyorum :) ama hala solağım.. :) başaramadılar..Oysa annem de, babam da sağlak...Kardeşim ve ben solağız..Kime çekmişiz öğreniyoruz..Büyük babamıza..Maliyeden emekli Bâlâ babaya..heybetli ve yanına yaklaşılamaz dedemize..<br />
<br />
Her neyse...atlaya zıplaya, salla pati 4. sınıfa geliyorum. Bir gün öğretmenim teneffüsten sonra sınıfa her zamanki gibi giriyor..Masanın başında hepimize bir göz atıp -Çocuklar artık resim dersinize müdür bey girecek..-aauuuu...!!!! Fevzi paşa..kara bıyıklı, kara saçlı adam düşünüyorumda acaba siyahamı boyuyordu rahmetli saçlarını..İbrahim Tatlıses'e de pek benzerdi ama çok heybetli bir adamdı yada ben çok kısa olduğum için bana öyle gelirdi bilemiyorum. Erkek öğretmenlerden hep çok korkardım çünkü bir gün sınıfın birinde kapı ağzında erkek hoca öğrencinin birini fena halde dövüyordu :((( Resim dersimiz başladı..Fevzi paşa, bize ilk ödevlerimizi verdi, İnsan vücudunda bulunan organlar.Çizeceklerimiz sınırlı Göz, burun,ağız,kulak,beyin gibi şeyler Bana kulak düştü :) o zamanlar internet'in i...si...bilgisayarın b...si denen şeyler yok yani ilk çağ öğretim çocuklarıyız emsallerim iyi bilir kaydırı kubbak nerde ne bulup öğrenirsek bize kâr. Nihayet büyük babamızın tarihi ansiklopedilerinden birinde bir kulak resmi buluyorum İyice hafızaya yer ediyorum. Cin ali çiziyorum ötesine geçmemişim ama Fevzi paşa not verecek bir heves çizmeye çalışıyorum. Adam ya döverse korkusu da var. Resim defterim masanın üzerinde, Fevzi paşa sıraların aralarında dolaşıyor, Ben ne olduğunu anlayamıyorum ama çizerken kendimi çok mutlu hissediyorum. Kalem parmaklarımın arasında dans ediyor,çizdikçe bir şeyler çıkıyor,çıkıyor ve tek tek sırayla notlarımızı alıyoruz. Fevzi paşa sırama geliyor..Tepemde.. minicik boyumla oturduğum yerden kafamı kaldırıp yüzüne bakıyorum çünkü çok severek çizdim, çok güzel çizdiğime inanıyorum. Bakıyor..bakıyor...-Aferim kül kedisi bunu sen mi çizdin? -Evet...elastik konuşmalar yok, lüzümlu lüzumsuz söz sarfiyatı yok çünkü konuşamazsın, korkarsın,-ee heralde ben çizdim kim çizecek :) saygılı olmak zorundasın. -Aferim kızım...kırmızı kalemle kocaman kulak resmimin üzerine - 4 - yazıyor...---aaaaa :))) beeennn 4 aldııımmmm....Koştur koştur eve geliyorum -anne müdür bana 4 verdi çok güzel çizmişim kulağı :)))) Kulak.....hiç unutamıyorum...bana kara kalemi sevdirdi anladımki ben çizmeyi seviyorum, karalamayı seviyorum. Ve sonra yüzlerce sarı saman kağıdına bir dolu resim yapıyorum. Orta ikinci sınıfta 2.lik ödülü alıyorum, Atatürk Samsuna çıktığında, işte o tepenin başında baş parmağı düşünürcesine çenesinin üstünde ve arkasında kocaman bir güneş.(güneş benim hayal ürünüm) Konservatuara gitmeyi çok ama çok istedim. Benim memur zihniyetli babam ve ev hanımı annem yıllar önce -o meslekte para yok kızım ressam olupta ne yapacaksın. :(( hayallerim suya düşer...seki kızın ki gibi o suyun içinde hapsolunur..<br />
<br />
Şimdi düşlerimi ara sıra gerçeğe çeviriyorum, çizerek. hala Kara kalemi çok seviyorum..ve söylenenlere göre gizli bir yeteneğim kesinlikle eğitimini almam, ve tescillemem gerekiyor İnanamıyorlar bunu sen mi çizdin..-senn ...derken..bana mı yakıştıramıyorsunuz?? --yooo hayır öyle değil..bu güne kadar hiç senin resimle bir ilgin olduğunu bilmiyorduk..böyle güzel çizdiğini neden söylemedin niyeki..?? -benim şöyle bir yeteneğim var :) reklam mı yapayım ?<br />
<div>
1 yıl önceki yazım...</div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-74361934213534589732014-11-11T23:02:00.001+02:002023-11-16T19:46:56.492+03:003 ay sonra..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg526RSsK7qAg4A2I67DQieEL629f0ldmRmrnzFKwViEsUcb4UyqHztMEGZ59fKuPJQpt6XIeNGF3Tq8_lxU-XrZrNH7user7PaaNoBiq4q_mXba8_S7URSlIFc_KHQwvaEYUkWJf4LWQo/s1600/405562_10150499834663342_286928578341_8860703_1534071313_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg526RSsK7qAg4A2I67DQieEL629f0ldmRmrnzFKwViEsUcb4UyqHztMEGZ59fKuPJQpt6XIeNGF3Tq8_lxU-XrZrNH7user7PaaNoBiq4q_mXba8_S7URSlIFc_KHQwvaEYUkWJf4LWQo/s1600/405562_10150499834663342_286928578341_8860703_1534071313_n.jpg" /></a></div>
<br />
Merhaba..<br />
<br />
Ben Geldim :)<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Baştan söylemeliyim şuan gözümde 1 numara gözlükle karşınızdayım :) evet önceden yani 3 ay öncesine kadar astigmat yoktu ve ben astigmatın a sını bilmeyen gözlük cahili biriyim nasıl olduğunu inanın anlamış değilim temmuz ağustos gibi iş bitiminde işten eve gelirken otobüsleri giydiren reklam yazılarını yanlış okuduğumu fark ettim sonra hafif bi baş dönmesi arada bir miğde bulantısı yaşadım arkadan hakaten yazıları okuyamadığımı anladım derken hesapları üst üste yanlış yapınca aaaaa noluyoruz yaa bende bişey var dedim içimden, sonra randevu alıp hastaneye gittim teknoloji çok ilerlemiş röntgen çektiler şık şık tık tık cihazlarla gözlerime bişeyler yaptılar v.s. dr. raporları eline alıp -hadi gözün aydın sana 1 numara yazıyorum -şakamı yapıyosunuz hocam benim 1 numaralık bi durumum yok 0.50 en fazla 0.75 dir deyince kaç yaşındasın dedi -kıyk :) buçuk çeyrek :)) dr.da bana -e normal kızım (dr.70 lerinde babama benzeyen bi adamdı gerçekten) -ya çok içime verdi hocam ben 1 numara gözlük mü takacağım şimdi derken emin olun çok ama çok şaşkındım kendime yakıştıramadımki Allah aşkına 1 numara ne yaa :) ve dr ardından -seneye yine görüşürüz dedi ben -niyeki? dedim o -seneye 1 numara daha büyüyecekte ondan dedi :) ben - yok artık diyorum o -var artık diyip gülüyor ardından -sen bilgisayara tv ye çokmu bakıyorsun diyor -hocam tv hiç izlemem pc yede ne diyim yarım gün denilecek kadar ama çok kitap okuyorum ve kitabıda çocukluğumdan beri yakın okurum dedim adam -senin gibilerden çok kalmadı be kızım istisnai 1 numarasın dedi kakaka kikiki çıktım odasından teşekkür ederek hasılı şimdi yazarken görüntü bana dev ekranda film izleme rahatlığı tadında diyeyim...<br />
<br />
Neyse efendim 3 aydır ben ne yaptım nerelerdeydim niye bloğa girmedim neden yazı yazmadım off ne çok soru sordum..<br />
3 Ay içinde yine bol bol kitap okudum şuan elimde Metin Hara'nın YOL kitabı var ki; çat diye bitebilecek bi kitap olmadığı için uygulamalı olarak okuduğumdan uzun sürüyor sizede ayrıca tavsiye ederim..Bol film izledim, sinemaya gittim en son Pek yakındayı izledim bu hafta sonu yine gideceğim sanıyorum. Yakın tarihde çok sevdiğim bi dostumun ablasını kaybettik cenazeye ertesi gün ikindi vakti ailemle birlikte gideriz diye plan yapmışken sabah 11 de yengem telefon açtı hıçkırıklara boğulmuş vaziyet -Gülçin Amcanı kaybettik dedi.. Şoka girdim inanması çok güçtür ve çok ilginçtir 2 yıl önce tıpkı babama olduğu gibi amcamıda aort damarı patlaması ardından kalp kriziyle kaybettik. Babama bunu nasıl söylerim diye kara kara düşünürken amcamın ikizi mendebur amcam pat diye babama söyleyince oda benim gibi şoka girmiş vaziyet eve geldi. Allahtan doktorumuza telefon açıp ne yapmam gerektiğini öğrenmiştimde biraz daha sakin kalıp hastaneye koştuk.<br />
Biliyor musunuz çevremde insanların % 90'ı ölmüş bir insanı görmekten korkuyor ben anlatırken onlar sanki dünyaya ilkkez gelmişlerde hiç yaşamadıkları bir şeyi anlatırken tuhaf korkunç bir filmmiş gibi tepki veriyorlar. Oysa ölüm, nefes alıp vermek kadar gerçek ve çok doğal bi durum..Annem ve babamı alıp hastaneye götürdüm morga almak istemediler illede bana yalan söyletecekler bende -sağlık bakanlığı çalışanıyım deyince içeri aldılar..çekmeceyi çektiler amerikan bezini açtılar yüzüne baktık dokunduk öptük konuştuk daha çok ılıktı çünkü nefesini 1 saat önce vermişti..Ölüme alışkınız ya gelin görünki kızını yani kuzenimi de 5 yıl önce kaybetmiştik. Anlayacağınız kafamda bir dolu sorular ve üzüntüler içerisinde ertesi gün ikindide amcamı karşıyakaya defnettik babaannem b.babam küçük babannem kuzenlerim ve kardeşim gibi..Bi çoğu orda..kalanların sayısı :( azalıyoruz..işte buna çok üzülüyorum..Metanetliyim ortalığı ayağa kaldıranları sevmiyorum ılık ılık, usul usul acımı tenha yerde yaşamayı seviyorum..buna güçlü diyorsanız güçlüyüm..ama kolay bir hayat görmedim zaten..kim görmüşki Gülçin sen göresin diyen varsa Haklısınız çoğumuz için hayat zor..asıl zor olansa onu göğüsleyebilmek..<br />
Aklıma bu kadarını anlatmak geldi..Konular konuları açıyor ama yeterince uzattım zaten işte bu kadar..küçük bir dipnot:Hobistanya yani sevgili hobicim benden onu gülümsetecek bir hikayemi paylaşmaı istemişti onu başka bi güne sakladım umarım beni anlayışla karşılar, sevgilerimi gönderiyorum ona ve tüm eski dostlarıma :)<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-20662067349193530942014-07-28T01:32:00.000+03:002014-07-28T01:32:03.399+03:00iyi bayramlar..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGh8_senObuFDQEZDOcHOQcqkkmwYVixrkL5xIg_EbTrIkiVzAiK4bvsdlHqlAhc3jWpQDhOpeM8566VsnkLPPQYGNeZlCcwV29Ggx8pcoXaUSV1BqVtlhjobfzW8wZFUvVfNUkwyAmJM/s1600/236702.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGh8_senObuFDQEZDOcHOQcqkkmwYVixrkL5xIg_EbTrIkiVzAiK4bvsdlHqlAhc3jWpQDhOpeM8566VsnkLPPQYGNeZlCcwV29Ggx8pcoXaUSV1BqVtlhjobfzW8wZFUvVfNUkwyAmJM/s1600/236702.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
Hayırlı bayramlar dilemeye geldim..<br />
zor geldim, ellerim gitmiyor yazmaya, çok yorgunum ruhen..<br />
ama Allah biz nefes alanlara bir bayram daha yaşatacağı için teşekkür ederim..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Bugün mermer taşın üstündeki çiçekler ve toprağın altında ama aslında cennette olduğuna inandığım kardeşiminde bayramı kutlu olsun..<br />
<br />
Gökyüzünden yeryüzüne inen mermiler altında hala oralarda, ortalarda can pazarı içinde yaşamaya çalışan Gazze'li insanlarında bayramı kutlu olsun..<br />
<br />
Şehrimin tüm semtlerinde kirden güzellikleri gözükmeyen çocuk annelerin, uzun zamandır yıkanmamış dilenci suriyeli kardeşlerinde bayramı kutlu olsun..<br />
<br />
Yarını hastanelerde geçirecek olan hastaların, hasta yakınlarınında bayramı kutlu olsun..<br />
<br />
Soma şehitlerinin ve yakınlarınında...<br />
<br />
Hayatı zor yaşayanların bayramıda kutlu olsun..<br />
<br />
Tüm mutsuzluğumu kapatan v maskem ve sahte tebessümümle ama can-ı gönülden savaşsız, ölümsüz, kansız, kirletilmemiş tecavüz edilmemiş, ırk ayrımı yapılmayacak, kara para aklamayacak, özünde insan sevgisi yatan bir dünya düşleyerek belki iyi bir bayram görebiliriz..<br />
<br />
bayramınız mübarek olsun..<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com11tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-83344187935288359402014-05-20T15:43:00.000+03:002014-05-20T15:43:04.817+03:00çok şeylerin yetersizliği...<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj27zyUcupfwdHTqcocoP9zags5OYqqfpL9i6SWl7g8Ikduns9ZwfKKVjtR-pbFsZCAKrX5YfcSc0AAt9n5Ng7dMAYyKkqja17lUJ0az8vuBUHI2pbBhUqL5pIyrAOiPglx46L2oObmOVs/s1600/soz.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj27zyUcupfwdHTqcocoP9zags5OYqqfpL9i6SWl7g8Ikduns9ZwfKKVjtR-pbFsZCAKrX5YfcSc0AAt9n5Ng7dMAYyKkqja17lUJ0az8vuBUHI2pbBhUqL5pIyrAOiPglx46L2oObmOVs/s1600/soz.jpg" height="292" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Bu her zaman olmaz..<br />
Yani kelimeleri bir araya getiremiyorum..<br />
Günlerdir kalem parmaklarımın arasında dolanıyor ama toparlayıp kağıda dökmek mesele..<br />
Ne olursa olsun deyip yeni bir sayfanın karşısında bakıp beklemekten yoruldum<br />
Şimdi toparlayabildiğim kadar..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://www.blogger.com/blogger.g?blogID=3172676638054490468" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="" /></a></div>
<br />
<a name='more'></a><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUwR-HdHeJbXFm4Br1yjQ_koCF5NDDUC9XLmOan8rhM6KXLPW7Pd3-xi8hKVg50lVr4GtxjbQXEiAIYGIDQ34fhQDaJOEsCQFDkMhAlr7ieKD80TT_3uAfG6pfVYjD_5lh0Vk27L-VNZk/s1600/soma-basin-toplantisi07.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgUwR-HdHeJbXFm4Br1yjQ_koCF5NDDUC9XLmOan8rhM6KXLPW7Pd3-xi8hKVg50lVr4GtxjbQXEiAIYGIDQ34fhQDaJOEsCQFDkMhAlr7ieKD80TT_3uAfG6pfVYjD_5lh0Vk27L-VNZk/s1600/soma-basin-toplantisi07.jpg" height="192" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGSlefb6zkksgLRYFOEb9twxSS7pi1Pj77MA9iNm8mmknrrF444d2KgwQnngNB86t6pR3NKoDHvvavV7Z4GkRYOoPI8otU60j_dRyVEL5hebThfjJKy3_16i_VaYJjyXE1_j5jaxELw4I/s1600/2011_rango_026.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhGSlefb6zkksgLRYFOEb9twxSS7pi1Pj77MA9iNm8mmknrrF444d2KgwQnngNB86t6pR3NKoDHvvavV7Z4GkRYOoPI8otU60j_dRyVEL5hebThfjJKy3_16i_VaYJjyXE1_j5jaxELw4I/s1600/2011_rango_026.jpg" height="133" width="320" /></a></div>
<br />
İnsani yanımız 13 mayıstan beri çok üzgün..Onca insanın birden bire ansızın aynı anda son nefeslerini vermeleri hepimiz üzerinde önce şok sonra yürek acısı bıraktı. Çok şeyler yazılıp çizildi, uzun sürede yazılmaya devam edecek ama ne gidenleri geri getirecek yaşanan tartışmalar ne de kalanların aileleri kadar can yakacak..Ateş kimin ocağına düştüyse onu yakıyor elbette fakat millet olarak izlediğimiz, duyduğumuz okuduğumuz her karede aynı anda gözyaşları günlerce süzüldü gözlerimizden..Gerçekten çok ama çok acı..yüzlerce kadın eşsiz kaldı biranda..Neler yaşıyorlar onu ancak kalpleri bilir, yüzlerce çocuk babasız kaldı biranda çocuk akıllarıyla neler geçiyor yüreklerinden onu da ancak yine kendi hafızaları minicik yürekleri bilecek..Tarihe kömür, hiç bu kadar yakıcı bir karanlık bırakmadı sanıyorum..hepimizin alnına kömür isi sürüldü ve hayat yine kaldığı yerden acıyla beraber devam etmeye başladı..<br />
Günlerdir aklımdan geçen tek cümle "sen tedbirini al, takdir Allah'ın olsun"<br />
Vicdanınız rahatmı? diye sorulduğunda tamda -evet rahat ifadesi gelmişti ki biranda çevirip tabikii rahat etmiyor cevabıyla yöntim kurulu başkanı bilmem kim şahsiyeti, öyle ikiyüzlü bir kare ile girdiki gözlerimin içinden beynime gelip -seni ş....z tedbirlerini almadığın için onca insan katledildi biranda dedirtti ayrıca yukarıdaki benzerlik (rango animasyon filminden kötü karakter belediye başkanı) çok dikkatimi çekti.<br />
Diğer yandan da; -kaza ve kader'e iman etmemiz gerektiğini de biliyorum ama gel içime anlat belkide onlar şu anda yine mesai başında çalışıyor olacaklardı gerekli önlemler alınsaydı..Söyleyecek çok söz var ama milet o kadar çok şey diyorki; benimki sadece dua etmek..Rabbim mekanlarını cennet eylesin şehit mertebesine eriştirsin ve ailelerine bol sabırlar dilerim..Üzgünüm..<br />
<br />
Günlerim sizler gibi koşturmacayla geçiyor kursuma her pazar olduğu gibi yine devam ediyorum.Ama bu hafta sonu kurs bitiminde sıhhiyeden geçerken Allah affetsin beni gerçekten isyan ettim artık..Nedenine gelince..Sıhhiye sokaklarında geçtiğimiz pazar günü mübalağasız her 10 adımda bir suriyeli dilencileri işgal etmiş gördüm..Çoluk çocuk kadın erkek demeden serilmişler yolun her iki tarafına, kafamı çevirdiğim her yerde insan ve pislik kokusu altında ilerledim. Gözüm kara çarşaflı bir kadına ilişti arapça ellerini açıp birşeyler söylüyordu yüzünde metal ifadesi, gözleri insanların ellerinde..Birden ona bakarken içimde biriktirdiklerimle isyan edip kadına doğru bağıra bağıra: -Çekin gidin artık sizin yüzünüzden kendi fakirimi göremiyorum siz buralara kadar nasıl gelebildiniz nerde kalıyorsunuz bilmiyorum ama dilenmeyin yoruldum sizi görmekten ve üzüntümü yok ettiniz ticarete döktünüz bu işi..Gidin artık nefret ettim hepinizden gidin sizi buralara getirenlere avuç açın sizi geri göndersinler topluca gidin devlete söyleyin burası sizin yurdunuz değil, dilenmeyin bizim vicdanlarımızla oynamayın çocuklarınızı ilaçlarla uyutmayın oturduğunuz yerde bitlerini temizlemeyin bizlerde sizleri böyle görmek istemiyoruz Allah aşkına bi gidin artık diye feryat ettim ha rahatladımmı hayır..<br />
Onlardan yüzlerce var ve hepsi dileniyor hepsi pislik içinde..Devlet sınırdan içeri alıp barındırma cesaretini gösterip sonra ahırdan hayvanları yaylaya salar gibi bırakıp çekildi kenara..Bu yaptıklarınızı ne Türk milleti olarak biz hak ediyoruz nede o insanlar..Neden aldınız bakamayacağınız insanları aramıza, ölmesinler böyle yerlerde sürünsünler dilencilik yaparak mafya ticareti yapsınlar bizi sömürsünler diyemi neden? Belki kızacaksınız onlar insan yaşasınlar diye ama onlar yaşamıyorlar sadece hayatta kalıyorlar yada biz bilmiyoruz o pislik içinde verilen paralarla gül gibi de senden benden iyi geçiniyorlar bunada alışmışlardır kimbilir..Ama asıl demek istediğim lütfen bu insanlara acıyıp para vermeyin devlet yaptığı haltı temizlemeli sesimizi birer ikişer duyurup onlara asıl çözümü bulmalarını istiyorum. Dilenerek değil, vicdan sömürüsü yaparak değil, insan gibi kendi ülkelerine gönderilerek ama savaşsız..ama ölümsüz..<br />
<br />
Birşey daha vardı aklımda...<br />
ama unuttum...gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-58814638187130739442014-05-05T00:45:00.004+03:002014-05-06T11:38:14.667+03:00hıdırellez gecesinin bir formülü var..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ-5G33bG4htOOarTWhTX1grN7TbufI0z3UKqjBwI85pKXIlTxcxF5xI-RIshv1Ir6yrUdu8NJIEWtTfZBuWlP2qOKb1CWH704lNC2F4QgH3fTjenalqyUbAsnDPbGnBZvbPmnN_bqyBg/s1600/hidirellez.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiZ-5G33bG4htOOarTWhTX1grN7TbufI0z3UKqjBwI85pKXIlTxcxF5xI-RIshv1Ir6yrUdu8NJIEWtTfZBuWlP2qOKb1CWH704lNC2F4QgH3fTjenalqyUbAsnDPbGnBZvbPmnN_bqyBg/s1600/hidirellez.jpg" height="320" width="280" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Biliyorsunuz yarın hıdırellez..<br />
<br />
Hıdırellezin hikayesini anlatmama gerek yok ama bilmeyenler varsa sayfamda bulup okuyabilirler..<br />
Hepimiz yarın akşam cinaliler çizip dilekler dileyip yazıp kağıtlarımızı katlayıp gül dalına asacağız<br />
Ateşler yakıp üstünden atlayacağız gece olunca uyuyup sabah ezanı okunmadan yada okunur okunmaz dileklerimizi astığımız daldan alıp demir paraları cüzdanda dileklerimizi suya atıp geleneksel törenimizi nihayete erdireceğiz..iş buraya kadar tamam..<br />
<br />
Bilinmeyen kısım part one...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFHn32S-1m1cA_O9UTHrPpFoZkfWdLfiEcRDYOFO97Vg378j0ETj5KTwlNXjnUmrv6kB28UUZ_W56jsL5KB3UEdSgy89U2bPMVcuGXmOoWtNO7AUV7CwL37I5Cnt4Zo_5B6XzzQPqgIzg/s1600/20130504_1511151.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgFHn32S-1m1cA_O9UTHrPpFoZkfWdLfiEcRDYOFO97Vg378j0ETj5KTwlNXjnUmrv6kB28UUZ_W56jsL5KB3UEdSgy89U2bPMVcuGXmOoWtNO7AUV7CwL37I5Cnt4Zo_5B6XzzQPqgIzg/s1600/20130504_1511151.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
yarın hıdırellez<br />
yarın yağmurlu bir gün olabilir hava durumu öyle söylüyor<br />
ve o gün yağmurlu hıdırellez günüyse;<br />
<br />
ki; inşallah öyle olur..<br />
özel bir tiyo..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6UeAwejYsdZfSRF7lztVLvf7NzwRg9Lpx-wLSR9XbNy0HxLlHEJjeo2-u9JMlL0i9JnX94RcLL_z5vUI545T9gqckhRHdiYLNngU91jkvvbF-WO2GFJaXMqG7WDph2Cs_LiqUsA9nPck/s1600/hidrellez_2010_16.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6UeAwejYsdZfSRF7lztVLvf7NzwRg9Lpx-wLSR9XbNy0HxLlHEJjeo2-u9JMlL0i9JnX94RcLL_z5vUI545T9gqckhRHdiYLNngU91jkvvbF-WO2GFJaXMqG7WDph2Cs_LiqUsA9nPck/s1600/hidrellez_2010_16.jpg" height="320" width="212" /></a></div>
<br />
yukarıda tüm bu yaptıklarınızla beraber;<br />
hızır ve ilyasın buluştuğu saatin kaçta ve hangi zamanda biraraya geldiklerini bilemediğimiz için; ikindi ve akşam saatlerinde özellikle yağmurun olduğu vakitte heleki hıdırellez günü ise;<br />
lütfen telefonlarınızı tv'lerinizi bilgisayarınızı elektrikli çalışan neyiniz varsa kapatın..<br />
pencere kenarına gelin ve oturun, nefes alış verişlerinizi kontrol edin sakinleşin besmele ile başlayın anlatmaya..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Allah ile kulu arasına kimse giremediğine göre; konuşun, ne derdiniz varsa, ne sıkıntınız varsa, ne dileğiniz ve ne isteğiniz varsa geçmişte ne yaşadıysanız çektiklerinizden gördüklerinizden tecrübelerinizden iyi veya kötü herşeyi ama herşeyi anlatın..en yakın dostunuzla nasıl konuşuyorsanız öyle konuşun, isteyin..ve istemesini bilin..kalbinizle diliniz aynı olsun yüreğinizi dilinize yansıtın..<br />
zaten öyle bir an gelecektirki ister istemez gözünüzden yaşlar gelecek, ağlayın, bırakın kendinizi akışına olduğunuz gibi çıkın karşısına..zaten sizi olduğu gibi görmüyormu mevlam..tabiiki..<br />
Gökyüzüne bakın gözleriniz gökyüzünde olsun içiniz ve dışınız bir olsun herşeyinizi paylaşın..sesli sesli konuşun ve zamanın nasıl geçtiğine bakmayın..bir zaman sonra o frekansın sona erdiğini anlayacaksınız..teşekkür edin, şükredin..kalkın bir bardak su için..<br />
aynaya bakın elinize yüzünüze ruhen rahatladığınızı hissedeceksiniz..<br />
<br />
sonra ne mi oluyor ?<br />
<br />
Mucizeler sadece masallarda yada izlediğimiz filmlerde olmaz..<br />
Mucizelere inanın :)<br />
inanın Allah sizi mutlaka görecek ve duyacak..<br />
yeterki içten olun..<br />
Hakkımızda hayırlısı ne ise o olsun inşallah diyelim ve bu aralar sürekli dinlediğim ve sesine aşık olduğum adamın yani Sir Tom Jones'un çok sevdiğim şarkısıyla geceyi sonlandıralım<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/Els9ps9xUFc?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
iyi geceler dostlar..<br />
sevgiyle..gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-11237770818345635532014-01-09T22:48:00.001+02:002014-01-09T22:49:25.946+02:00benden, kitaplardan..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLlTDOzXAIB3Bth8rjWwd03ooiJkRpqCD5VG4ZhzMDuqsy6xEWSiVmxP-TcVny9P9USe26k0-NovZ2edSBPJCCEBddRtqvcQWAMtdCZ5b2_0MtEwCEGrEY3E5wpLzR8YjTF12LySNFe2s/s1600/doronina-tatjana5.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjLlTDOzXAIB3Bth8rjWwd03ooiJkRpqCD5VG4ZhzMDuqsy6xEWSiVmxP-TcVny9P9USe26k0-NovZ2edSBPJCCEBddRtqvcQWAMtdCZ5b2_0MtEwCEGrEY3E5wpLzR8YjTF12LySNFe2s/s1600/doronina-tatjana5.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
Keyifli bir akşam dileğiyle..<br />
<br />
Gün itibariyle çok uykusuz ve yorgunum, uykusuzluğum devam ederse huysuz, nemruut çekilmez bir şahsiyet olup çıkıyorum :) bu yazıdan hemen sonra gözlerimi kapatacağım..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Neler yaptığımı anlatmadan önce aklıma bişey geldi o bişey de teşbih diyelim..<br />
Diyelimki; kafamda kuruyorum tabi..Haftanın bir günü semtin en güzel mahallesi bana göre gazi mahallesi, bir istanbulluya göre samatya (birbirlerine benzettiğim iki semt) dayız..Kaderimi değiştirmek istiyorum 7 günlüğüne.. :) tamam olmaz böyle bişey biliyorum velevki dedik ya, uyalım lütfen hayalimize.. Kocaman bir semt manavının önüne geliyorum, hani rengarenk meyveler, sebzeler olur ya, hah işte onun yerine manav diyorki<br />
- oooo !! abla hoşgeldin nerelerdeydin bir haftadır :)))<br />
-e kardeşim 7 günlük kaderimi kullandım burdayım işte ;)<br />
- abla elimde tam sana göre bi kader var bak na na şurda<br />
(çevirmişim gözlerimi rengarenk kaderlere aranıyorum hangisi diye)<br />
-abla bak şu bahtsız bedevinin hemen yanında duran, şımarık armatör kızı :))<br />
- yahu onu 2 hafta evvel yaşamıştım şimdi amasrada öğretmen olmak istiyorum<br />
-ya abla inan az önce neriman ablaya sattım onu gel sana, filanca gastenin köşe yazarlığını vereyim, hem ayda bir dubai'ye gidiyorsun orda bi evin varmış (gönermeye bak) ingiltere italya yemekler seminerler, ropörtajlar falan zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsın :))<br />
<br />
diye ben devam ederim böyle :) tabi yok böyle bişey acun abi misali keşke kader elimizde olsaydıda isteyen istediği, mutlu olabildiği dünyayı yada hayatı 7 günlüğüne de olsa yaşayabilseydi akıntıya kürek çekip nereye gideceğini bilmeyen bir hayatın baş kahramanları olarak günlük hayatlarımıza renk katabilmek, farklı yaşantılar kültürler içinde olmak güzel olurdu olmaya diye düşünürken bir yandan da; bazen yaşadığın kaderin geçmiş sayfalarına bakarken yediğin onca ayazlar içinde nerelerden nerelere biçimlerden biçimlere girip şekil değiştirdiğini anlayınca, uydurduğum bu 7 haftalık manav hikayesinin de, kaderden hiç bi farkı olmadığını anlıyor insan..çok mu felsefi oldu..<br />
tamam o zaman gelelim neler yapıyormuşum kısmına.. yok elişi becerim yok ortaya sunabileceğim bir etkinliğim yok, keçeden nihale, dantelden şamdanlık yapmadım :) karakalemime devam ediyorum ama onuda elime haylidir almadım..<br />
<br />
2 kitap bitirdim 3. sü bitmek üzere, son nefelerini elimde veriyor..<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA3wxCBLN128hrAkj-eAV0UkEtdpF5ZHLlUN5bl-ED92PFoP5VN09gZX6IKLKCJ4LjLJHB_WzGaVx6yKartRWVr4EwVttM1iLiAixVoCI0nUm6a5NPmflei9BPveRyxumYIib96WyBhe8/s1600/satori-book-cover.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhA3wxCBLN128hrAkj-eAV0UkEtdpF5ZHLlUN5bl-ED92PFoP5VN09gZX6IKLKCJ4LjLJHB_WzGaVx6yKartRWVr4EwVttM1iLiAixVoCI0nUm6a5NPmflei9BPveRyxumYIib96WyBhe8/s1600/satori-book-cover.jpg" height="320" width="211" /></a></div>
<br />
1. kitabımız efenim, Satori...<br />
Satori, Şibumi kitabının devamıdır, daha önce şibumi'den alıntı bir kısa cümle kurmuş ve ardından mutlaka okunması gereken ve arşivlerinizin arasında olması gereken bir kitap demiştim, satori trevenianın ölümünden sonra Don Winslow tarafından istek üzerine kaleme alınmış Nicholai Hel karakternin hapisten çıktıktan sonra nasıl seri bir katil ve muhteşem bir ajan oluşunun hikayesini kısmen konu alan şibumi kadar tat vermesede Hel karakterini bir kez daha özlemle merak edenler için güzel bir kitap önerir miyim, evet, çünkü şibumi zaten Nikko karakterine öylesine hayran bıraktırıp esir alıyorki sizi, etkisinden kolay kolay çıkamıyorsunuz, ve açıkça Hel karakterine hayran olduğunuz için de içten içe -ya bu adam başka neler yaptı, nasıl duygular içindeydi, aşk'ı nerede başladı, kimlerle başladı, kafası nasıl çalışıyordu diye düşünürken keşke hiç bitmese hep Nicholai'yi güzel bir son olana kadar okusam diyebilirsiniz..Satori bir eklenti kitabı ama okunmalı, çakma şibumi diyenlerde var yorumlarıda okuyorum ama yazara teklif edilince adama da william whitaker'in yani trevanianın kızı tam destek verip de, bir parça gerçeklik payı olduğunu düşünürseniz çakma demek biraz haksızlık olur gibime geliyor..Puanlama : 10 üzerinden 7 :) Nikko hatrına..<br />
<br />
2. kitabımız: 79 Park Caddesi..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTYgLCPaw_6YDmaH15E6x-kdTw7jL7GgKw55pZK3wbs_s2IQ2arCsHp0UAQn5tF4zKAydx12DImd5D1Xuvm_EyA4fWpU8I42JXc39cVAFCyXczdYvW3Qwbykp4jxdRSgUknuOqKna1yNs/s1600/79-PARK-CADDESI-HAROLD-ROBBINS-ALTIN-KITAPL__23791818_0.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgTYgLCPaw_6YDmaH15E6x-kdTw7jL7GgKw55pZK3wbs_s2IQ2arCsHp0UAQn5tF4zKAydx12DImd5D1Xuvm_EyA4fWpU8I42JXc39cVAFCyXczdYvW3Qwbykp4jxdRSgUknuOqKna1yNs/s1600/79-PARK-CADDESI-HAROLD-ROBBINS-ALTIN-KITAPL__23791818_0.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<br />
Ben bu kitaba cebecide her hafta sonu kurulan bit pazarında rastladım, sayfaları sapsarı, tozlu kapağı eski, dökülmek üzere nerdeyse ama mihrap yerinde, baktım baskı yanılmıyorsam 79 yada 85 basımı o kadar eski..arka yüzünü çevirdim bir kaç kelimeyi okuyunca zaten orda kitaplar 2-5 tl arası çantaya atıverdim uzunca bir zaman odamda durdu, sonra çok sevdiğim birine verdim -acaip sürükleyici bi kitap hemen oku deyince satoriden sonra ona başladım ertesi akşam bitirmiştim, yazarı Harold Robbins bu yazarımız türünde oldukça ilginç karakterler ve konuları ele almış tabi o döneme uygun konular ve kurgu olduğuna göre hakaten ilgimi çekti, baş karakter kızımız Maryan çok güzel olduğu için erkek milletinin 7 sinden 70 ine hayran olduğu, onun ötesinde kızı gördükleri an akıllarının başka bir yere kaydığı sonunda hasta olan annesi, küçük kardeşi için parasızlık yüzünden fahişelik yapmaya karar verdikten sonra hayatına nelerin girdiğini ondan neler koparıp götürdüğünü, tüm bunlara rağmen fahişe bile olsa farklı bir ahlak anlayışı içinde kendince başını dik tutan, seçtiği onuru ile hayata tutunmaya çalışan istemediği bir yaşantı içinde namus kavramının kişiye göre değişiklik arz edenkızımızın yaşadıklarını okurken maryana hem hak veriyorsunuz hem acıyorsunuz hem kızıyorsunuz hemde anlam veremiyorsunuz, sonu mu :) bulabilirseniz okuyun.. Puan : 10 üzerinden 6,5 ;) aslında hayatın tüm gerçeklerinden birini sofraya koymuş Harold abimiz, bizim toplumumuzda yaşanan durumlardan biri..<br />
<br />
3. kitaba gelince..<br />
-Dünya'nın ilk Günü...kitabımızın yazarı Beyazıt Akman..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCeWOeCay9Tb0_9bXAOoON0HN8A9IZ7zS0slst8jdo_SbZ9ppnG1j5ITNsQeHGCozuYjqxGi11OH1B-Tl3mBMry8D4HN8z72BLhrvsPqoIty9SvlbbIhorqrFbjLMbx1k3HIMBCszxys/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiFCeWOeCay9Tb0_9bXAOoON0HN8A9IZ7zS0slst8jdo_SbZ9ppnG1j5ITNsQeHGCozuYjqxGi11OH1B-Tl3mBMry8D4HN8z72BLhrvsPqoIty9SvlbbIhorqrFbjLMbx1k3HIMBCszxys/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" /></a></div>
<br />
Fatih Sultan Mehmed'in çocukluğundan, İstanbulun fethine kadar geçen dönemi gerçek kaynaklardan yıllarca yaptığı araştırmalara dayanarak kendi romanını ortaya çıkarmış ve bence oldukça başarılı olmuş ve hatta ötesi sürükleyici güzel bir kitap..<br />
Osmanlı'yı Osmanlı yapan bir Türk kimliği var ve bu kimliğin altında yatan devşirmeler..kitap hala bitmedi ama beni düşündüren tek şey bana göre hepimiz devşirmeyiz nerelerden geldiğimizi bilmediğimiz köklerin kahramanlarının adıdır Türk..ve Türk olmak kitabı okuren onur veriyor..Nedenleri çok fazla tabi anlayabilene..O yıllarda bir seyyahın seyir defterine konu olmuş ki bu tamamen beyazıt akmanın elde ettiği altın bir kaynağın keşfinin içinde yer alan notların romana dönüştürülmesi..Adamın, osmanlıyı anlatırken kişiselleştirdiği duyguları ve aşkı bir yana sultanın tabiatından tutun yenilen yemekler insanın insana duyduğu saygı temizlik anlayışından, disipline kadar hayranlıkla günlüğüne not ettiklerini Akmanın harmanlamasıyla okuduğunuzda ortaya çıkan şey nefis..tadından yenilmez bir eser..Tarih bana göre hiç bu kadar sürükleyici anlatılmadı, yada henüz ben okumadım..bitmesine ramak kala yinede puanımı vereyim: 10 üzerinden 8 alınıp okunması gereken çok güzel bir roman..<br />
<br />
konu bana gelince...bu gün aslında stresliyim, gerginim..işle ilgili bir gerginliğim var, o da çok normal..sadece 2 gündür uykusuzum kahveyi fazla kaçırdım ve aksiliğim ha geldi gelecek.. sayfamada uzunca zamandır uğrayamadım yorumları cevaplayamadım kusurumu hoş görün az sonra cevaplıyorum, ve hepinize saygı sevgilerimle, özünüze iyi bakın ;)<br />
<br />
<br />
<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-38194556068823742642013-12-25T22:53:00.000+02:002013-12-26T13:39:12.965+02:00Teşekkür ve 2013 yılı finali..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://2.bp.blogspot.com/-D_gsloNLtiw/UD_XXVXz0ZI/AAAAAAAABPA/jfvTg8tMWEI/s1600/383553_10150778697880839_1514503395_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://2.bp.blogspot.com/-D_gsloNLtiw/UD_XXVXz0ZI/AAAAAAAABPA/jfvTg8tMWEI/s1600/383553_10150778697880839_1514503395_n.jpg" height="320" width="316" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
İlk söylemem gereken şey içten bir teşekkür yazısı..<br />
<br />
<br />
Yeni olsa'da büyük bir hızla şahsına münhasır gayet doğal yazılarıyla ve özellikle çizgi'leriyle sayfamda gördüğünüz imaj değişikliğinin baş ve tek kahramanı sevgili Admin Panpa'ya verdiği haylice emek ve uğraşları sonucu ortaya çıkan bu güzel şablonum için çoook teşekkür etmek istiyorum; gerçekten içime sinen bir görüntü ve muntazamlık oldu, en azından derli toplu olduğunu düşünüyorum ki; benim gibi teknoloji yoksulu bir şahsiyete çok yardımcı oldu :)<br />
ve sizlere sayfasının linkini vermek istiyorum..<br />
<br />
<a href="http://adminpanpa.blogspot.com/">Admin Panpa</a><br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Bol eğlenceli, mizahzen ama aynı zamanda olayları irdelerken düşündüren yanıyla yazılarını okumaktan büyük keyif alıyorum. Kendine özgü karikatür çalışmaları ise bana göre oldukça farklı ve çok da yetenekli. Böyle bir yeteneğinde, bir gün çok daha güzel yerlere gelmesini can-ı gönülden istiyorum. Abdullah emeklerine ellerine sağlık, seni tanıdığım için mutluyum :)<br />
<br />
Gelelim yılın değerlendirmesine..<br />
2013'ün son 6 günü içindeyiz ve ben bunları yazarken geriye doğru şöyle dönüp baktığımda genel bir değerlendirme yapacak olursam;<br />
Ülkemin son günlerde yaşadığı durumlara perspektif açıdan baktığımda hayli üzücü ve yıpratıcı durumların yaşandığını ve her zaman olayın sıcaklığı ile insanlarımızın anında kavgaya karışma meyillerini göz önünde bulunduyor, biraz daha sakin ve duyarlı olmalarını, olayları değerlendirirken olumsuz bile olsa çözümün hakaret, yüklenme, misilleme ile yapılmayacağını bilmelerini istiyorum. Gelecek nesiller için örnek olmak için soğukkanlı kalıp akıllıca adımlar atılması gerektiği kanaatindeyim ki; altını çiziyorum asla taraf tutmuyorum.<br />
Avrupalılar Türkleri "sıcakkanlı" sıfatıyla adlandırdıklarından ki; asla sıcakkanlı olduğumuzu düşünmüyorum, aksine kestirmeden ve kolaycılığı seven yapımızla, meraklı bir toplum olduğumuzu, saldırganlığın süratle artıp, kolayca babasını para vermediği için bıçakla doğrayabilecek bir evladın da olabildiği bir zamanda, sıradan bir hava durumu raporu izlermiş gibi rahatlıkla her olayı kanıksayabildiğimizi, kadına şiddetin bu "şiddet" kelimesinin işkence ırza tecavüz cinayet veya psikolojik baskı olduğunu düşünürsek, yetersiz bile kaldığı coğrafyamda, bırak anlamayı, dinlemenin bile zaman kaybı olduğunu düşünen o cahil aklımızla, önyargılarımızla ve tahammülsüzlüğümüzle, istersek dünyanın en zengin ülkesi olalım, maalesef "eşşeklik" hep baki kalacaktır. Okumanın ne katkısı olacağını direk soran bir devlet memurunun sıfatı daire başkanıysa hele varın siz düşünün, hangi boyutlara varabileceğimizi yada bir noktadan öteye gidemeyeceğimizi..Her güne bir dizi yerleştiren medya'nın insanları nasıl da uyuşturucu bağımlısı yapar gibi dizi bağımlısı yaptığını göremeyecek kadar körleşmiş bünyelerimizle, mecliste toplumu "küfür"le temsil eden vekillerinde olduğunu ortaya koyarsak; geleceği görmekten açıkcası korkuyorum, psikolojik olarak etkilenmemek, zihnimi ve yüreğimi gereksiz şeylerle kirletip, çöp kutusuna dönüştürmek istemediğim için TV izlemiyorum ve izlemenizi de ruhunuza zarar verdiği dikkate alınırsa tavsiye etmiyorum.<br />
<br />
Bana gelince; bu yıl oldukça fazla zorluklarla mücadele ettiğimi, yenilgi yada başarı fark etmez, bir şekilde yükümü, gücüme yükleyip, inançla, "haydi gayret" deyip defalarca kendime destek verdiğimi, biraz daha tecrübe edinip, biraz daha yılmadığımı fark ettim..<br />
Evet çok zorlandım..ama çok az ağladım, çok az isyan ettim,bu yıl biraz daha sabretmenin santimini uzattım :) Haksızlığa tahammül edemeyişim ve anında olaylara tepki göstermelerim nereye gitti bilmiyorum..nasıl da değişiyorum, gerçekten anlayamıyorum..<br />
En kötü olaylara, kişilere bile "olabilir, olsun ne yapalım, sabretmek lazım, hoş görmek lazım, dışlamıyorum, hor görmüyorum, aman büyük konuşmayın" dememle, davranmam arasındaki benzerlik içsel yolculuğumun sanırım temel taşlarını oluşturuyor..çok dövülüyorum demir misali acaba ondan mıdır :) kimbilir..<br />
Biraz daha kitaplara gömüldüm, bir dolu anime filmi izledim, sayısız meditasyonla, rahatlayıp, ailemle çokca huzur yaşadım...Belkide bir çok insanın yaşamak istediği bir hayat olduğu için "şükrediyorum Rabbime"..<br />
Dünya biraz daha yaşlandı, bizler yüzünden hırpalandı, yorgun düştü..Savaşlar, masum insanların ölümleri, işlenen cinayetler, katliamlar, füzeler, bombalar, kimyasal tehlikeler hepsi ama hepsi doğayı ve insanlığı paramparça etti..Vicdansızlığımızın tek suçlusumudur "çiğ süt" cümlesi..Hayır "insanlığın evrim değişimi" yani tek sorumlusu sadece ve sadece "bizleriz"..<br />
Son olarak geçen yılın istatiklerini değerlendirmiştim, şimdi de bu yılın istatistiğini çıkarayım..<br />
<br />
En çok okunan yazım :1. sırada "Lavinia'nın Hikayesi"-1677 kere<br />
2.sırada " Hafız osman ve vav"-1358 kere<br />
3.sırada " Mustafa Kemal ve Latife" -1021 kere<br />
ardından "dali ve gala aşkı" son olarak da "mavi pencereli evler" onu takip etmiş..<br />
<br />
Ençok 11470 kere "google" efendiden aranmışım<br />
En çok 498 kere gülçinin defteri olarak aranmışım<br />
<br />
En çok aranan kelime " gulcinnur.blogspot.com- 33 kere<br />
" mucizeler dukkanı" -23 kere<br />
"mevhibe meziyet beyaz" -22 kere<br />
ardından "vav", " gala, dali aşkı" kelimeleri takip etmiş gitmiş..<br />
ve 34173 kere bloguma giriş yapılmış.. <br />
<br />
Ziyaretleri için öncelikle blog dostlarıma, sonra isimlerini bilmediğim sessiz okuyuculara, sayfamı takip eden ve gerek mailleri gerekse mesajları ile yüzlerini görmediğim, tanımadığım her takipçiye çok teşekkür ediyor, yeni yılın hepimiz için mutluluklar getireceği, gözyaşlarını alıp götüeceği, savaşsız, barış ve gülümsemelerle beraber dolu dolu keyifli, anlayışlı, aklı başında bir yıl olmasını yürekten diliyorum.. <br />
<br />
Sevgi ve saygılarımla...<br />
<br />
<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com10tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-15555516283389547392013-12-18T21:54:00.001+02:002013-12-26T22:17:38.942+02:00Mona Rosa'nın Hikayesi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCwIDqNEb20J7h9d3nfyG4OBPZzQz0vRTBFnuL2ySi1HDvW1YZcWAGnQH5PbTGH6lZ-N69Oft_uLRgSwdkrGJz94MLXSOIGPx6_8FkbGhG6clb-X4Iy1lJoNmONJosyT6N8urgAv0FhSQ/s1600/03_Ocak_2012_23_17_31_8801843524.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgCwIDqNEb20J7h9d3nfyG4OBPZzQz0vRTBFnuL2ySi1HDvW1YZcWAGnQH5PbTGH6lZ-N69Oft_uLRgSwdkrGJz94MLXSOIGPx6_8FkbGhG6clb-X4Iy1lJoNmONJosyT6N8urgAv0FhSQ/s1600/03_Ocak_2012_23_17_31_8801843524.jpg" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Tamamen çok değerli şair Sezai Karakoç'un dilinden;<br />
buyursunlar efenim, Mona Roza'nın Hikayesi..<br />
<br />
"19 yaşındaydım. Heyecanlı bir genç. Şiirde
yeni bir dönem başlamıştı. Ölçüsü olmayan vezinsiz, kafiyesiz şiirler
yazılmaya başlanmıştı. Hece ölçüsü de bitmişti. Serbest şiir
yazılıyordu. O dönemin bu serbest şairleri, eski dönemleri kötülüyordu.
<br />
<div style="font-size: 100%;">
Tabi isterdim ki öz edebiyatımız olan divan
edebiyatı ile yazılabilsin şiirler. Ama tek başıma ben aruzu getiremem
ya. Aruzu geçtim hecede gidiyordu artık. O dönem dedim ki hece ile bir
şiir yazayım. Bu serbestçi şairler divanla dalga geçiyordu. Gül bülbül,
gül bülbül başka bir şey yok diyorlardı.</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br />
<a name='more'></a><br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
O dönemde şiirlere yabancı isim verme
geleneği vardı. Birde bu serbestiler gül ile dalga geçince bende ‘’Monna
Rosa’’ koydum şiirin adını. Tek gül anlamında bir şey. Tamamıyla
kendimi denemek için yazdım şiiri. Akrostiş şiir yazma modası vardı
birde. Genç şairler çok hevesliydi akrostiş şiirler yazmaya. Ben de
gencim tabi, hem hece ölçüsüyle olsun hem de akrostiş olsun diye bir
şiirde ben kaleme aldım.</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
Okuldan bir arkadaşımın ismiyle yazdım. (Bir
an duraksadım orada. Aşk şiirlerinin en güzel örneklerinden biri olan
Monna Rosa’yı şiir yapısında bir şeyler denemek için bir arkadaşının
adıyla yazdığını söylemişti Karakoç. Yoksa bir aşkı gizlemek için mi
böyle söylüyordu ?)</div>
<div style="font-size: 100%;">
Bir gün mülkiyede o zaman ikinci sınıftayım Ankara’nın meşhur bir kırı
var Söğütözü diye oraya gittik. Bir bahar günüydü 20 Nisan. Yazdığım
şiirden birkaç yakın arkadaşım haberdardı. O kır gezisinde oku diye
tutturdular. Tabi diğerleri de oku dinleyelim deyince ısrarlı oldular
okudum. Tabi beğendiler. Sonra döndük akşam. Öbür gün bizimle birlikte
kır gezisine katılan 3.sınıflardan bir arkadaş vardı yanıma geldi.
Kendisi mülkiye de Yeşilay başkanı idi. Ben de içkiye karşı diye severdim bu kişiyi.</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
Bu geldi ‘’Sezai o şiiri rica edebilir miyim’’ dedi. Verdim ben de. Aradan on ya da on beş gün geçmedi dönemin Hisar
Dergisi yöneticileri geldiler. Beni çağırttılar okuldan, oturduk
konuştuk. O arkadaş şiirimi bunlara ulaştırmış. Şiirimi çok
beğendiklerini söylediler, bir de ya acaba şurasını şöyle mi değiştirsek
böyle mi yapsak diye bana soruyorlardı. iir güzel de bunlar büyük
edebiyatçılar ya illa bir yanlış bulmaya çalışıyorlar.<b style="font-size: 100%;"></b>
Şiirin yayınlanması konusunda hiçbir şey konuşmadık ki ben şiirimin
yayınlanmasını asla istemiyordum. Ama 1952 Haziran’ında Hisar Dergisinde
şiiri yayınladılar. Bana yayınlanmasından bahsetmediler. Çok beğenildi
şiir. Sonra Hisar’a birkaç şiir daha verdim sonra da vermedim. Çünkü
fikirlerime uymayan bir dergiydi sadece edebiyat yapıyorlardı. Şiir
yayınlandı elden ele dağıldı.</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
Şiiri herkes çok beğendi. Ama kimse 30 sene
boyunca akrostiş olduğunu fark etmedi. Ben şiirimi kıta olarak yazdığım
için kimse anlamamıştı akrostişi.</div>
<div style="font-size: 100%;">
Bir gün Hisar Dergisi kapanınca, Hisar
Dergisini anmak isteyenler bir araya gelmişti Ankara’da. O buluşmada
Hisar dergisinin sahibine bir arkadaşı benim şiirim üzerine konuşulurken
‘’o şiir akrostiş’’ demiş. Tabi Hisar’ın sahibi şaşırmış ‘’ya olur mu
öyle şey diye’’. Ta 30 yıl sonra tartışmaya başlamışlar.<b style="font-size: 100%;"></b> Hadi bakalım demişler şiire. Sonra incelemişler akrostişi fark etmişler tabi.</div>
<div style="font-size: 100%;">
Sonra o dergi
sahibi bunu radyo da anlattı ‘’Şiir akrostiştir’’ diye. Tabi bu durum
benim kulağıma da çalındı. Ama sanmayın o adam şiiri inceleyip de
şiirimin akrostiş olduğunu anladı. Bu olaydan iki hafta önce bir yakın
arkadaşıma şiirin akrostiş olduğunu açıklamıştım. O da yakınına
paylaşmış. Öyle öyle derken çıktı durum ortaya. Yoksa bir 30 sene daha
beklerlerdi şiiri anlamak için.</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
Şiirin akrostiş olduğu çözüldü. Sonra da herkes bir rivayet uydurdu. Şiiri mülkiye de okumuşum da birisi intihar
etmiş. Ne şiiri mülkiye de okudum. Ne de birisi intihar etti. Şairinin
reddettiği şiir diyorlar.Hepsi uydurma. Birisi benim yüzümden intihar
etse ben yaşayabilir miyim? İşte böyle bir daha bu şiirle ilgili hiçbir
şey söylemeyeceğim ilk ve son…</div>
<div style="font-size: 100%;">
<br /></div>
<div style="font-size: 100%;">
" Ne Muazzez Akkaya’nın ismini andı Sezai Karakoç ne de bir aşktan bahsetti. Belki o zihinlerdeki hikâyelerin hepsini yıkıp geçti. Ne nedir bilinmez ama Sezai Karakoç’un dilinden ‘’Mona Rosa’’nın hikayesi işte böyle gerçeklerle gün ışığına çıkmış oldu..<b style="font-size: 100%;"></b></div>
<div style="font-size: 100%;">
<b style="font-size: 100%;"><br /></b></div>
<div style="font-size: 100%;">
<b style="font-size: 100%;">Ve işte şiir..</b></div>
<div style="font-size: 100%;">
<b style="font-size: 100%;"><br /></b></div>
<div style="font-size: 100%;">
<br />
<b><span style="color: darkred;">M</span></b>ona Roza, siyah güller, ak güller<br />
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak<br />
Kanadı kırık kuş merhamet ister<br />
Ah, senin yüzünden kana batacak<br />
Mona Roza siyah güller, ak güller<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">U</span></b>lur aya karşı kirli çakallar<br />
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa<br />
Mona Roza, bugün bende bir hal var<br />
Yağmur iğri iğri düşer toprağa<br />
Ulur aya karşı kirli çakallar<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">A</span></b>çma pencereni perdeleri çek<br />
Mona Roza seni görmemeliyim<br />
Bir bakışın ölmem için yetecek<br />
Anla Mona Roza, ben bir deliyim<br />
Açma pencereni perdeleri çek...<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">Z</span></b>eytin ağaçları söğüt gölgesi<br />
Bende çıkar güneş aydınlığa<br />
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi<br />
Seni hatırlatıyor her zaman bana<br />
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">Z</span></b>ambaklar en ıssız yerlerde açar<br />
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur<br />
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar<br />
Işıksız ruhumu sallar da durur<br />
Zambaklar en ıssız yerlerde açar<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">E</span></b>llerin, ellerin ve parmakların<br />
Bir nar çiçeğini eziyor gibi<br />
Ellerinden belli oluyor bir kadın<br />
Denizin dibinde geziyor gibi<br />
Ellerin, ellerin ve parmakların<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">Z</span></b>aman ne de çabuk geçiyor Mona<br />
Saat onikidir söndü lambalar<br />
Uyu da turnalar girsin rüyana<br />
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar<br />
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">A</span></b>kşamları gelir incir kuşları<br />
Konar bahçenin incirlerine<br />
Kiminin rengi ak, kimisi sarı<br />
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine<br />
Akşamları gelir incir kuşları<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">K</span></b>i ben Mona Roza bulurum seni<br />
İncir kuşlarının bakışlarında<br />
Hayatla doldurur bu boş yelkeni<br />
O masum bakışlar su kenarında<br />
Ki ben Mona Roza bulurum seni<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">K</span></b>ırgın kırgın bakma yüzüme Roza<br />
Henüz dinlemedin benden türküler<br />
Benim aşkım uymaz öyle her saza<br />
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler<br />
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">A</span></b>rtık inan bana muhacir kızı<br />
Dinle ve kabul et itirafımı<br />
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı<br />
Alev alev sardı her tarafımı<br />
Artık inan bana muhacir kızı<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">Y</span></b>ağmurlardan sonra büyürmüş başak<br />
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış<br />
Bir gün gözlerimin ta içine bak<br />
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış<br />
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">A</span></b>ltın bilezikler o kokulu ten<br />
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne<br />
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen<br />
Bir tüy ki kapalı gece ve güne<br />
Altın bilezikler o kokulu ten<br />
<br />
<b><span style="color: darkred;">M</span></b>ona Roza siyah güller, ak güller<br />
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak<br />
Kanadı kırık kuş merhamet ister<br />
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!<br />
Mona Roza siyah güller, ak güller</div>
gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com4tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-74903589192545079112013-12-05T00:44:00.001+02:002013-12-26T22:17:53.848+02:00bir kalp şarkısı..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/s6HcR5oIrSs?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
Affedemediklerim geliyor aklıma..<br />
kendimi bir martıya benzetiyorum..<br />
bir parça simiti acemice ve bir o kadar vahşice kapıp kaçan...<br />
sonra bir parça güven duygusu ile yeniden o simit veren ele ürkekçe bakmaya çalışan yanımla..<br />
Binlerce adımlarımı görüyorum geri giderek...<br />
Yüzyıllar içinde sihirli bir değneğin üzerime değerek, sıçrayarak koşarak gülerek sürekli hareket halinde olan o gen'lerimin bu günlere gelişine siyah beyaz albüme bakar gibi bakıyorum..<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
<br />
Ağır ağır gıcırdayan tahta merdivenlere tırmanıyorum, sessizce açıyorum "tarih" kapılarımı...<br />
toz içinde kalmış sandığın başındayım etrafımdaki duvarlar raflarla örülü..Sandığın içinden oyuncak bebekler çıkıyor..İlk göz ağrısı adı ayşegül olan bebeğin gözleri hala kapanıp açılıyor bir kerecik incitmemişim ayşegülü öylesine yeni, elbisesinde ufacık bir leke bile yok..Altıma bir tabure alıp oturuyorum, şiir defterlerim, günlüklerim..tarihler..notlar...arkadaşlarımın duyguları, anlık düşünceler..özel doldurulmuş bir kaset..sonra bir defter geçiyor elime..kitabın adı "defter" satırlar arasında notlar var.. "nizamiye-görülmüştür" bu kitabın dili olmalıydı da anlatmalıydı, nereleri gezip gördüğünü ve ne duygularla notlar alındığını..<br />
<br />
O an duraksıyorum...sandığın içinde "ben" yatıyor derken yani "eski ben" .. fısıltı halinde konuşmalıyım, hatıralar uyanırsa mehtabı birde ben uyandırmayım..Kaseti bir köşeye fırlattığım eski teybe takıyorum.. "elbet bir gün buluşacağız" diyor Zeki Müren...kalbimin hafiften acıdığını hissediyorum..Burada herşey var bana ait..Sarayımın efendisiyim, her zaman onlarla yalnız kalmayı sevdim, ara sıra da ziyaret etmeyi..<br />
Ömrüm oldukça unutamayacaklarımla karşılaşıyorum..<br />
Derin yara aldığın her hatıranın, mutlaka bir kahramanı vardır,her ne kadar olumsuzda olsa bu kahraman sizin için önemlidir, ve bir değeri, birde ederi vardır..unutamazsınız..<br />
Unutmadım..<br />
Hala aklımdasın...<br />
Bu satırları gizliden geriden okuyan kahramanların içinde bir yerlerde olduğunu biliyorum..<br />
Hiç kolay olmadı güneşi görebilmek değil mi? her ikimiz içinde çok zordu..bir gün "hoşçakal" demesini bile beceremeyen yanlarımızla kaldık..belki de böylesi daha doğruydu..<br />
Anlayamadığım bir bağ var, ne zaman rüyamda görsem uyandığımda adımdan bile daha emin olduğum "beni düşündün" dediğim duygularımla berabersin..<br />
Bir sır'dır bu..halat ipiyle bağlı iletişimin diğer ucunda bana çaktırmadan usulca tebessüm eden yanınla "evet, düşünüyorum" deyişinle teyit edişim..her ikimiz içinde geçti hepsi..bitti..acıydı ama güzeldi..bunu her zaman merak ettin..ve bu merak'ın seninde ömrün oldukça devam edecek, yıllarca görmesek de ikimizde çok iyi biliyoruz konuşmaya gerek olmadan nerede ve nasıl olduklarımızı..<br />
ilginç değil mi? Ama geçti hepsi..iyi ki geçti..<br />
ve iyiki o ağaçlı yollardan, dere kenarlarından geçtik, iyiki gövdesinin kovuğuna notlar,<br />
köpeklerin su içtiği köy çeşmesinin kenarında geçmiş bir sevda rüzgarı bıraktık..<br />
Sen, kuralları olan bencil ama iyi adam..demir yumruklarını gövdesinde saklayıp, sert sözlerle tokatlar patlatan, doğunun kışı, karı, ve buzu..buz kalbin içinde her zaman kalkanıyla diğer iyi yanını saklayan, ama pençe darbeleriyle sevmenin yırtmak parçalamak ve sonunda öldürmek olduğunu başarabilen o adam...Ölüm gerekliydi bize..öylede oldu..<br />
Şimdi mutluyuz..ağaçlı yollardan çıkıp, kendi sarı evlerimizin bahçelerindeyiz..<br />
Kanatlarım var, beni merak etme..özgürce uçabiliyorum...<br />
Arada bir tüylerim dökülüyor, gagam eskiyor ama bilirsin...anka kuşu gibiyim..her gördüğünde biraz daha farklı biraz daha değişmiş..biraz daha yenilenmiş, biraz daha uzak...<br />
O sandığın içinde herşey var ama tek bir şey yok..kimsenin bulamayacağı tek bir şey...<br />
"göz yaşlarım"....ben bile göremiyorum...ama biliyorum..<br />
Bilmediğin bir şey daha var...görünenle, görünmeyen arasındaki fark...<br />
Artık, sabrımın ölçüsü uzadı, anlayşımın eni genişledi..ve dinlemesini bilmeyi öğrendim..tahmin edemeyeceğin kadar çok hemde..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv2j-0alr0F-9oGIuTjun09mXP_jKCgvJMcOc2Q-t106XI177BpYjxmOiH38KklxqouZa2cV78HQzSxZoYZMKY-lC2tlWxQSw5ONLvBNG2NV01O8HFvhYBBwlxHJ0wZV9Ac4SV3xVlScI/s1600/elvira-amrhein-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhv2j-0alr0F-9oGIuTjun09mXP_jKCgvJMcOc2Q-t106XI177BpYjxmOiH38KklxqouZa2cV78HQzSxZoYZMKY-lC2tlWxQSw5ONLvBNG2NV01O8HFvhYBBwlxHJ0wZV9Ac4SV3xVlScI/s1600/elvira-amrhein-3.jpg" height="320" width="319" /></a></div>
<br />
Kalbimde bir şarkı var, ıslık çalıyor kendi kendine..gökyüzünü görebilmem için esaretin bedelini ödemem gerekiyormuş sevgili kahraman...bana o esareti yaşattığın için bu gün şimdiki "ben" olmama sebep, değerli kahraman...emin ol, unutuyorum her bir acıyı..her bir gözyaşlarımı...siliyorum teker teker beynimde yüreğimde gördüklerimi..sadece kalbimdeki çizikleri kovamadım..umarım suçlu olmama sebep değildir..Mutluyum..ne olduğum önemli değil ama bunu bilmen biraz olsun merakını giderecek...<br />
basit bir alçakgönüllülüğümün içinde güzelim, ama çok güzel değilim..sıradan güzelliğimin içinde yatan aklımla, yoluma devam ediyorum..Bir martı var bana eşlik eden..bazen gagam kırıldığında, simit parçasını getirip pençelerimin arasına bırakan..bana sustuğumda şarkılar söyleyen..ağladığımda, rüzgarı mendil yapıp, gözyaşlarımı silen..tüylerim döküldüğünde tüylerini yolup kanatlarıma takmaya çalışan..gözlerime baktığında, özlemini duyduğum sevgisini gördüğüm...<br />
Üşüdüğümde yüreğiyle sıcacık ısıtan..ve gerçekten bana "sevgi'yi" öğreten..<br />
En derin darbelerin sahibi iyi adam..<br />
yüreğimin nasıl olduğunu biliyorsun, sana yüreğimle "teşekkür ediyorum"<br />
hak helalliği' mi...istediğin..<br />
az kaldı...gönül dilim yalan söylemeyi sevmiyor söylemiştim..<br />
bilmelisin kalbimdeki çizikler iyileştiğinde;<br />
hak inşallah helal edecek, sıra bana gelecektir..<br />
şimdilik hoş ca kal...<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-57569764367216587952013-12-02T21:58:00.002+02:002013-12-26T22:18:05.041+02:00hamal ve çaycı teyze..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixzSZV1NkM8W0JeCkEI7PFiYUwESg0aaMg7MLNtlzNu0Z9oWCUloxDuOWqervIMm_aMVCOl2G4XblOBpraU3-g327AMc3-VVphwNAsHUzi3RZ0KHCpHX9SPD-y7jchPlGl8rH5EeHvkyE/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixzSZV1NkM8W0JeCkEI7PFiYUwESg0aaMg7MLNtlzNu0Z9oWCUloxDuOWqervIMm_aMVCOl2G4XblOBpraU3-g327AMc3-VVphwNAsHUzi3RZ0KHCpHX9SPD-y7jchPlGl8rH5EeHvkyE/s1600/%C4%B0%C3%A7erik.jpg" /></a></div>
<br />
Saat sabahın 8.30'nu gösteriyor dolmuş, vakumlamış siyam ikizleri gibi yapışık vaziyette ama ayrılmaya debelenen insanlarla dolu, kapı camıyla örtüşmüş durumdayım ve ayaklarım nerede bilmiyorum, kan ter içinde içerisi ve en nefret ettiğim şey havasızlık her sabah her bindiğim dolmuşta mutlaka birinden rica ediyorum;<br />
-kardeşim şu havalandırma kapağını açar mısın? gözlerim kadınlarda hiç istiflerini bozmuyorlar hadi anlıyorum erkek milletinin aklına gelmez de, yahu bu nasıl bir kadınlık sıfatı nasıl nefes alıp veriyorsun karbonmonoksit gazından boğulacaksın..<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Atıyorum sıhhıye köprüsünün üstünden kendimi aşşağıya..Ohh beee !! o neydi öyle kendimi kaybettim resmen dolmuşta..patır pıtır seri hareketlerle merdivenlerden aşşağıya inip karşıdaki simit evinden poğaça simit alıyorum geçiyorum karşı yola ve Abdi İpekçi parkına giriyorum.. O kocaman el heykeli yokmu o heykel..çocuktum annem ellerimi tutup beni hacettepeye götürüyor çamur çaylak parkın içi, asvalt yok tabi, yeni bir çalışma yapılıyor bir el heykeli döküm halinde, zaten döküm halinde de kaldı öylece..yapıldığı zamanı bile biliyorum ne dinazormuşum yazarken anlıyorum..Yıllarca el heykelinin yanından geçip gittik annemle diş problemim hiiiç bitmedi, ne acılarla geçtim o el heykelinin yanından hatırlamıyorum bile..<br />
<br />
Ve uzunca zamandır yine geçiyorum buradan işte..Her sabah söğüt ağacının dibinde yaşlı bir teyze çay yapıyor gidip yanına usulca oturuyorum ağzında bir sigara ben geldiğimde o çayı yeni demlemiş oluyor bir kere nasib oldu ondan çay içmek ama her sabah onunla sigara içip işe gidiyorum, bir perşembe ki her perşembe sosyete pazarı var parkın dibinde, neyse oturdum yine sigara içiyorum esnafın biriyle konuşmaya başladım bende hiç yadırgama yok zaten öyle başlarım sanki yıllardır muhabbet ediyoruz elin adamıyla..günaydınlaşıyorum o bankın diğer ucunda ben öbüründe teyzenin çayı söz konusu oldu derken esnaf kardeş teyzenin seceresini dökmeye başladı birden;<br />
<br />
-bu teyzenin kocası burda yıllarca çay yapıp sattı kardeş, derken hastalandı, sonra vefat etti öyle olunca iş oğluna kaldı oğlu işletmeye başladı ama çok sürmedi Allah rahmet eylesin bi gün trafik kazasında onu da kaybetti tabi kadıncağız yapayalnız kaldı sonunda o gelip burda çay yapmaya başladı deyince deriiin bir nefes çektim bir yudum su içtim bir nefeste sigara çektim daldım derinlere.. bak dedim içimden ne acılar ne hikayele var hayatta..red kit gibi elleri kolları çalışır vaziyetteyken teyzemin ağzından hiç sigara düşmüyor, yine öyle bir sabah parkın ta en başında karşılaştık elinde el arabası içinde işte tüp kasa çaydanlık kilim v.s. şeyler var gidiyor mekanına doğru..göz göze geldik günaydınlaştık kadın yaşlı dayanamadım ver dedim sana yardım ediyim, yok olmaz molmaz desede ver dedim teyze yazık yorulma ta oraya kadar..Aldım elime el arabasını sabahın kör vakti millet işine gücüne telaşla gidiyor ben kolumda çanta elimde el arabası parkın içinde ordan oraya tur atıyorum durumum görüntü itibariyle acaip komik ama çok zevk alıyorum çocukken en son el arabası aldığım aklıma geliyor bayağıda bi ağır hani olsun nasılsa gideceğiz bir şekilde köpekler bizimle beraber eşlik ediyor yanımızda.. O ara teyze bana <br />
-yavrum ağır gelmesin sana ver istersen dedi yüzüne bakamıyorum el arabasını dengelemeye çalışıyorum -yok teyze nolacak altı üstü bi araba...<br />
-kızım utanmaz mısın?<br />
-neden?<br />
-hani bazıları öyle gurur falan yapar, kendini ezik hisseder gibi.. hiç istifimi bozmadan yürümeye devam ediyorum <br />
-Allah utandıracak şeyler yaptırmasın ne utanacakmışım anlamadım, ne var bunda sana yardım ediyorum el ararası taşıyorum diyemi utanacağım?<br />
-Sen niye her sabah benim yanıma gelip sigara içiyosun?<br />
-napıyım parkta gördüğüm tek kadın sensin diyip gülümsüyorum<br />
-sen beni seviyo musun? şaşırıyorum..<br />
-istersen eğer..diyorum :)<br />
-o zaman bana bi sigara ver diyor ve mekanına geliyoruz çantamdan bi sigara çıkarıp veriyorum<br />
-sende içeceksin ama..<br />
-tamam diyorum yakıyoruz sigaraları ikimizde sessiziz..parkın çim sulama musluğundan su dolduruyor güğümüne çay demleme faslına geçiyor ağzında sigarasıyla..önce bi irkiliyorum nasıl yani diye, sonra -damacana suyla çay mı demlesin sende hayret bi şeysin diye kendime cevap veriyorum..sigara bitiyor kalkıyorum ayağa<br />
-ben gidiyorum teyze...sanki annem de haberin olsun dermişim gibi.. O da alıştı varlığıma<br />
-güle güle kızım hadi işin gücün rast gelsin..<br />
-sağol teyze sanada :) <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
İş çıkışı farklı istikametten kestirmeden dolmuşa biniyorum bu defa dolmuş bomboş kuruluyorum tek kişilik bir koltuğa elimde kitap, sağa sola milleti çaktırmadan kesmeye meraklı değilim..hareket halinde köprünün üstüne geliyor ve kırmızı ışıkta duruyor o akşam inanılmaz bir soğuk var bilirsiniz işte meşhur Ankara Ayazı..damak tadınıza layık o derece keser adamı afiyet olsun der gibi elim ayaklarım don vaziyet..her şey anlık..<br />
gözüm bir adama takılıyor kaşe eski bir ceket 70-75 yaşlarında saç baş bembeyaz..sırtında küfe..yürüyor..işte o an donup kalıyorum..Boğazım düğümleniyor ne nefes alabildim ne yutkunabildim kaldım...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMBSkHEgx_YleJBef1KcFFnfCnNmzUbXCjcaBqkv9kKHcp49yJEFVjs4a8HbbW1XtDQwouU-nNzMxbbnoTNSAfdGzld6WRrd5zzTYtFWkvGnCTCODxXH74asntelw0ytX35sLRVU_zm74/s1600/hamal.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMBSkHEgx_YleJBef1KcFFnfCnNmzUbXCjcaBqkv9kKHcp49yJEFVjs4a8HbbW1XtDQwouU-nNzMxbbnoTNSAfdGzld6WRrd5zzTYtFWkvGnCTCODxXH74asntelw0ytX35sLRVU_zm74/s1600/hamal.jpg" height="249" width="320" /></a></div>
<br />
Hayatım boyunca ben kendimden bu kadar utanmadım..şuan yazarken bile yutkunmakta zorlanıyorum..Yaşlı bir hamal bana benim ne kadar şımarık ve doymak bilmez bir insan olduğumu hatırlattı biranda..O soğukta bir ceket ve o küfeyle geçip giderken insanlığımın ne denli utanç verici olduğunu düşündürdü ..Herşeyi isteyen, doymak bilmez nefsimle tanıştırdı..İçimden <br />
-bak dedim o yaşlı adam ekmeğini bir küfeyle, üstündeki bir ceketle çıkarırken sen 3 gün giydiğin ayakkabının 4.günü eskidiğini düşünerek beğenmeyip bir kenara atıyorsun ya...sana yazıklar olsun dedim..<br />
tuttum tuttum tutamadım sessizce gözümden yaşlar boşalmaya başladı o koca yaşlı adam bana bilmeden yanımdan geçip giderken nefsimin hakimiyetini elime almam gerektiğini öğretirken o kimbilir cebindeki kaç parayla yada parasızlığıyla evine nasıl gidiyordu...ben nasıl gidiyorum..<br />
Öğreti'nin biri buydu...işte bunu anlamak için sertifika yada diplama verilmesine gerek olmayan hayat sınavı...Hiç bir şey istememek..ve elinde olan herşeye şükretmek...ve her ne olursan ol..yaptığın işten utanmamak..bana teyzem her sabah ego'mu hatırlatıyor, törpülemem gereken şımarıklığımı, ve akşamına gözüme takılan o yaşlı hamal amcam...onlar için dua ediyorum..çünkü etmeliyim..çünkü onlar hak ediyorlar..<br />
sonuçta demeliyiz ki; her halimize Şükürler olsun Allah'ım..çok şükürler olsun..çok şükürler..ve Allah onlara hayırlı uzun ömürler versin..gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-50593944361044623752013-11-28T21:29:00.002+02:002013-12-26T22:19:04.649+02:00müneccimbaşı..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcDSL5L5mn-DO9JqUicJ-AUV4abGkvxbnc7sLQE7eq7DCnnXahwKbGeBOzSizzBRiZ9V4iQnCLtA69xyvO-rxiTPjPGI1GCqGET040xCl7nbOa6X1js85MK8cuL1pi5q03yyoGXgi_SV8/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcDSL5L5mn-DO9JqUicJ-AUV4abGkvxbnc7sLQE7eq7DCnnXahwKbGeBOzSizzBRiZ9V4iQnCLtA69xyvO-rxiTPjPGI1GCqGET040xCl7nbOa6X1js85MK8cuL1pi5q03yyoGXgi_SV8/s1600/images.jpg" /></a></div>
<br />
I. Murat zamanında Bursa’da ihtiyar bir eskici varmış. Eskici ve karısı basit, temiz, yoksul bir yaşam sürerlermiş.<br />
<br />
Günlerden bir gün eskicinin karısı hamama gitmiş. Yıkanıp çıktıktan sonra, soyunduğu yerde bohçasını bulamamış. Bohçayı koyduğu yerde, değerli halılar üzerinde işlemeli kadife bohçalar, sedefli takunyalar olduğunu görünce, hamamcı kadına sormuş. O da;<br />
<br />
—Buraya Müneccimbaşının hanımı soyundu. Senin bohçanı soğukluğa koyduk. Orada giyiniver, demiş.<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Bu hareket zavallı kadına çok dokunmuş. Ağlamış, üzülmüş. Fakir, silik, parasız, rütbesiz bir adamın karısı olduğuna yanmış. Bu üzüntü ile akşam yorgun argın eve gelen kocasına “-ya müneccimbaşı olursun, ya da beni boşarsın” diye diretmiş.<br />
<br />
Çaresiz kalan ihtiyar eskici, ertesi sabah bir çekmece, biraz kâğıt, bir divit alarak, işlek bir yol üzerinde oturup müneccimliğe başlamış. İçinden de;<br />
<br />
—Yarabbi, halimi sen biliyorsun. Bunca yıllık yuvam yıkılmasın, sana sığındım, beni utandırma, diye yalvarmış. İlk müşteri olarak varlıklı bir hanım gelmiş, telaşla:<br />
<br />
—Aman müneccim efendi, demiş. İri elmas taşlı, çok değerli bir yüzüğüm vardı, kaybettim. Hiçbir müneccim bilemedi. Bir de sen bak.<br />
<br />
Besmele ile önündeki kâğıda bir şeyler çiziktirmeye başlayan yaşlı adamın içine doğmuş, birden:<br />
<br />
—Ya hatun, demiş. Senin yüzüğün bir hayvan kursağında görünüyor.<br />
<br />
Hemen eve koşan kadın, hamur yoğurduktan sonra ellerini yıkadığı, evin bahçesindeki çeşmenin kenarında unuttuğu yüzüğü, hindilerin yutmuş olabileceğini düşünmüş. Nitekim hindilerden birinin kursağında yüzük bulunmuş.<br />
<br />
O günden sonra ihtiyar eskici müşteriden başını alamaz olmuş. Attıklarının da hepsi tutuyormuş. Ünü yaygınlaşmış, kazancı artmış. Namı, Sultan Murat Hüdavendigâr’a kadar ulaşmış. Meğer padişahın da kocaman pırlanta taşlı bir yüzüğü kaybolmuş. Padişah yüzüğün hemen bulunmasını emretmiş. İhtiyar müneccim zaman kazanmak için:<br />
<br />
—Şevketlim, demiş. Emriniz başım üstüne. Lakin bu yüzük padişah yüzüğüdür. Öyle halktan birinin haceti gibi kolay bulunmaz. İşimi gücümü bırakıp 40 gün 40 gece esaslı okumam ve çalan adamı davul gibi şişirmem gerekir. Bana 40 gün izin.<br />
<br />
Padişah kabul etmiş. Ertesi günden itibaren sabah, öğle, akşam saray tablakârları, müneccimin evine yemek taşımaya başlamışlar. Tablakârların başındaki haremağası her gelişinde: "Buyurun efendim, bunlar etliler, bunlar sütlüler, bunlar tatlılar. Afiyetle yiyip; Şevketli efendimize de dua edin", dermiş.<br />
<br />
Arap kapıya geldikçe, ihtiyar başına bu işleri açan karısına dönüp bağırırmış:<br />
<br />
—Hatun, hatuuun… Kaldı otuz dokuz günümüz.<br />
<br />
Harem ağası kapıya gelip, müneccim de her seferinde şu kadar kaldı, bu kadar kaldı diye seslendikçe, harem ağasında bir heyecan başlamış.<br />
<br />
Nihayet bir gün yemekleri verip tablakârları uzaklaştıran haremağası eskicinin ayaklarına kapanmış:<br />
<br />
— Allah aşkına müneccim efendi, şu okumayı kes. Karnım davul gibi şişmeye başladı. Neredeyse pat diye patlayacağım. Ben çaldım yüzüğü, demiş.<br />
<br />
Yufka yürekli ihtiyar, yüzüğü almış ve 40 günün sonunda yüzüğü verince Sultan Murat hayret etmiş. İhtiyarı müneccimbaşı yapmış, eskisini de O’nun emrine vermiş. Ayrıca bir dileği olup olmadığını sormuş. İhtiyar da karısının hamamda uğradığı hakaret yüzünden bu hallere geldiğini anımsayarak, o hamamı istemiş.<br />
<br />
Buraya kadar Allah’ın yardımıyla başarıya ulaşan Müneccimbaşı, padişahın başka bir işi olursa ne halt edeceğini düşündükçe uyku tutmaz olmuş. Varıp, görevden affını istemeye karar vermiş.<br />
<br />
Bu niyetle saraya gitmiş. Bahçede gezinen Padişah, müneccimbaşını huzura almış. O daha söze başlamadan, kapalı avucunu uzatarak sormuş:<br />
<br />
—Bil bakalı müneccimbaşı, avucumun içinde ne var?<br />
<br />
Bileceğini hiç ummayan ihtiyar, kendi kendine söylenmiş:<br />
<br />
—Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde yakalanırsın çekirge, deyince padişah avucunu açmış, elindeki çekirgeyi göstererek, seni kutlarım, demiş.gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-62344815736836532552013-11-18T22:17:00.004+02:002013-12-26T22:19:21.791+02:00Usta ile küçük bir hatıra..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh16JGJJojpMVZnQ78CX8RS4mwiviI9p2JbauQtP1m5dTIoEypevWQnXoULiu-qKqkyJDvFq0Ow8Qz3nQCCOiwEjDLi623huJo9lW48TvSGW7NoexRg_F4ziEFZHzbTMYVj5y-iLwjkmkc/s1600/261020131048496765769_2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh16JGJJojpMVZnQ78CX8RS4mwiviI9p2JbauQtP1m5dTIoEypevWQnXoULiu-qKqkyJDvFq0Ow8Qz3nQCCOiwEjDLi623huJo9lW48TvSGW7NoexRg_F4ziEFZHzbTMYVj5y-iLwjkmkc/s1600/261020131048496765769_2.jpg" height="169" width="320" /></a></div>
<br />
Yıl sanıyorum 1995 yada 96..<br />
<br />
Ankara Ulus'da kendi oyununu sergileyen ve ismini şuan hatırlayamadığım oyun çıkışında çok tesadüfi bir şekilde karşılaştık usta oyuncuyla..<br />
Yanına gitmek istedim, çekindim; içimden -yoo olmaz konuşamam diyorum ayaklarım bir ileri bir geri gidip geliyor<br />
sanıyorum bu durumu fark etmiş olacakki onca kalabalığın içinden bana -gelsene dedi gülümseyerek..<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Tereddütlü çekinerek adımlarımı atıyorum -gel korkma çocuğum niye çekiniyorsun dedi..O kadar heyecanlanmıştımki gülümseyerek bastırmaya çalıştım bir çırpıda nasıl söyledim bilmiyorum<br />
-bir şiirim var onu size verebilir miyim dedim..<br />
-tabiiki çocuğum durduğun kabahat yaz getir hadi deyince kalabalıktan sıyrılıp bir kenarda şiiri yazdım tekrar ona yöneldim ve ellerimden kağıdı alıp okuduktan sonra yüzüme baktı:<br />
-Adın ne diye sordu<br />
-Gülçin dedim gülümsedim..<br />
-Gülçin adın gibi güzel evladım aferim kızım sana çok güzel yazmışsın dedi<br />
utancımı bir yerlere saklamak istedim olmadı..<br />
kağıda baktı bana baktı sonra tekrar bakıp<br />
-söz sana gülçin bu şiirini oyunumda okuyacağım dediğinde;<br />
Hayat o an sanki bana durmuştu..hiç o kadar heyecanlanıp, mutlu olduğumu hatırlamıyorum..<br />
Bir sonraki oyun yada oyunların birinde okumuş mudur diye hep düşünmüşümdür şahit olmadım ama içim hep -evet şiirimi okudu diyor.. okudu yada okumadı hiç önemli değil.. o anı o büyük oyuncu ile yaşamak gerçekten gurur vericiydi..<br />
Şiir'immi..<br />
<br />
Dostlar, gökkuşağı gibidir<br />
Rengarenk sarar gökyüzünü,<br />
sonra birden kaybolurlar<br />
ama hiç bir zaman renkleri solmaz,<br />
hep canlı kalırlar;<br />
tıpkı Mazi sayfaları gibi..<br />
<br />
Mekanın cennet olsun Nejat Uygur..<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-48270339674286570032013-11-17T02:21:00.001+02:002013-12-26T22:20:45.775+02:00Dur..<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglH9_7rSK48hQZaupcd2gUc6pZ6ZFyZz-_3GDKS6zsnIXjROlgS4oYGV4WOvLJYyHrF_rmHTKqK1lLOBWx_qUzNFMsFDBgWulMFpJ167_yW1DmYsGv3Stz79RHMdtQm8DLdVClSW4enqQ/s1600/1482857_10152141975469845_1445712008_n.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglH9_7rSK48hQZaupcd2gUc6pZ6ZFyZz-_3GDKS6zsnIXjROlgS4oYGV4WOvLJYyHrF_rmHTKqK1lLOBWx_qUzNFMsFDBgWulMFpJ167_yW1DmYsGv3Stz79RHMdtQm8DLdVClSW4enqQ/s1600/1482857_10152141975469845_1445712008_n.jpg" height="320" width="232" /></a></div>
Bazen ..<br />
Hayat karşınıza duvarlar örüp gitmek istediğiniz ve yapmak istediğiniz herşeye kırmızı ışık yakarak DUR der.. Ama ne yaparsanız yapın sanki birşey engel olur da "burda kal, kıpırdama, adım atamazsın" diyordur.<br />
Bu gibi durumlarda insan sıkılır bunalır buna rağmen adım atmaktan geri kalmaz bir adım iki adım hoop polis memuru "Çek kenara" diyip sizi hayat trafiğinden kısa sürelide olsa men edecektir.<br />
Bazen işte böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımızda ne yapmamız lazım.. Bunu düşünüyorum..<br />
Sabır kelimesi ne sıradan okunuyor değil mi?<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Uygulaması ise bir o kadar zor..<br />
Ankara'nın kendine özgü ulus şarkıları vardır ki hiç o tarz müzikleri sevmememe rağmen kanal ararken mutlaka bi tanesi "zınk" diye çıkıverir<br />
"Hayatı tespih yapmışım sallıyormuşum"<br />
Tespih sallamak değilde tespih çekmek sabır çekmenin somut yüzlerinden biri..<br />
Yapılması gereken şey gerçekten durmak..<br />
Neden herşey önüme engelli bariyer gibi çıkıyor diye düşünürüz<br />
Hocam<br />
aklıma takılan sorular sanırım çoktuki bir gün;<br />
"Gülçin bazen bazı soruların cevabı yoktur ama durup dinlersen içini cevabını anlayacaksın" demişti<br />
Cevabını vereceksin demedi anlayacaksın dedi..<br />
Bana çok şey kattığını düşünürüm bu cevabın..<br />
Bir merdiven düşünün sürekli çıkıyorsunuz ve basamağın birinde durup öylece kalıyorsunuz ne bir aşşağı nede bir adım yukarı öylece kalıp kalbinizi dinlendirdikten sonra çıkmaya devam ettiğiniz..<br />
İşte bazen hayatın bizlere yaktığı kırmızı ışıkta beklemek zorundayız sabırsızlansakta çözüm kendiliğinden gelene, yeşil ışık yanana dek..<br />
Kalbi mecazi anlamda söylemiştim içsel dinlenme ve dinleme zamanı..<br />
Nadasa bırakacaksın ruhunu tozlarından kirlerinden yorgunluğundan ve pisliklerinden arındırıp Anka kuşu gibi yeniden küllerinden doğacak bir Kartal'ın kanatlarının ve tırnaklarının yenilendiği güne kadar bekleyip yeni bir "ben" le daha dingin ama daha dinç yürüyeceksin yolunda..<br />
Kader mi demek lazım hayat mı bilmem<br />
Bildiğim tek şey tırnaklarının sağlam olması..<br />
Kazıyacak ve kat edecek neler var bilinmezken..<br />
Iyi geceler öz'ünüze iyi davranın..gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com8tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-49163973263274031622013-11-14T22:29:00.004+02:002013-12-26T22:21:54.312+02:00Aşure'nin Hikayesi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7LPzBy1owlnJNYuCgpU2Ree21lhhbaOSVdqrQwXfVgrkqjdDGQ0GcsNqwsN8QFLgx8siGztmh9qi01yFemQ2O59WVMV9iCwsKI5d__Q4n5TSPE0JZy0B13Lw6AvkO3yuKtJyA1DcCNeY/s1600/asure25d3f8d2e060c469.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7LPzBy1owlnJNYuCgpU2Ree21lhhbaOSVdqrQwXfVgrkqjdDGQ0GcsNqwsN8QFLgx8siGztmh9qi01yFemQ2O59WVMV9iCwsKI5d__Q4n5TSPE0JZy0B13Lw6AvkO3yuKtJyA1DcCNeY/s1600/asure25d3f8d2e060c469.jpg" height="169" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
Aşure pişirmek Osmanlıdan sonra daha önem kazanmıştır. Nuh peygamber zamanından geldiği de bilinmektedir. Herkes aşurenin varoluş hikayesinin Hz. Nuh tufanı ile başladığını bilmektedir. Hz. Nuh, Hz. İdris peygamberden sonra kavmine gönderilen peygamberden biridir. Aşurenin hikayesi ise şu kıssaya dayanmaktadır:<br />
<br />
Oğulları olan, Sam, Ham ve Yasef kendisine iman etmelerine karşın Kenan ve kavminden pek çok kimse ona inanıp iman etmez. 1000 seneden fazla Allah'ın emirlerini kavmine tebliğ etmesine karşın ne yazık ki çok zulme uğrar ve onların alaylarına maruz kalır. Sonunda kavmini Allah'a şikayet eder. Allah, Hz. Nuh'a çok büyük bir gemi yapmasını emreder. Ve ona yardım etmesi için Cebrail (as) kendisine yardımcı gönderir.<br />
<br />
<a name='more'></a><br /><br />
Hz. Nuh emre itaat ederek büyük bir gemi yapar ve kendisine iman eden ne kadar mümin varsa onları gemiye bindirir. Her cinsten birer çift hayvanı da yanlarına alır. Ve Allah sonunda büyük tufanı koparttır. Gökten yağan yağmurlar ve yerden fışkıran sular bütün yeryüzünü kaplar. Ten nur'un kaynaması ile gemi hareket eder.<br />
<br />
Sadece gemiye binen müminler kurtulur. Gemi aylarca suda kalır. Bu zaman zarfında yanlarına aldıkları yiyecekler tükenmeye başlar. Geriye kalan yiyecekleri bir kazanda toplayarak bir çorba pişirmeye başlarlar. O zamanda yapılmış çorbaya bugün Aşure diyoruz. Aşurenin hikayesi de bir rivayete göre bu kıssaya dayanmaktadır. Yüzyıllardan bu yana değişmeyen bir gelenek haline gelmiştir Aşure. Osmanlı zamanında bu aya çok önem verilir idi. Muharrem ayının 10. günü oruçla başlanırmış güne, kazanlarca aşureler yapılıp eşe dosta, konu komşuya dağıtılırmış. O zamanda aşure dağıtan gönüllü "aşure sebilcileri" varmış. Fakire, fukaraya aşure dağıtırlarmış.<br />
<br />
Aşure günü olan önemli olaylar;<br />
<br />
Yerlerin ve göklerin yaratılması<br />
<br />
Hz. Ömer'in tövbesinin kabul olması,<br />
<br />
Hz. Nuh'un tufandan kurtulması<br />
<br />
Hz. Yunus'un balığın karnından çıkması<br />
<br />
Hz. İdris'in göğe çıkması<br />
<br />
Hz. İbrahim'in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması<br />
<br />
Hz. Süleyman'a saltanat verilmesi<br />
<br />
Hz. Eyyub'un hastalıklarından kurtulması<br />
<br />
Hz. Musa'nın Kızıldeniz'i geçmesi ve Firavun'un helak olmasıgülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com12tag:blogger.com,1999:blog-3172676638054490468.post-66267973718567233232013-11-14T01:54:00.001+02:002013-12-26T22:22:21.824+02:00duygularımın felsefesi..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3L3XsRO_xSFtg2ykyjsIjsQtmhRNU2IZGzSEf-w0CrCRgkX0edKUyNWAbT-lWYRsolYHjCrurJmXexW5QiKxd9HXjRGHmqgXtwE8JAHM0TPF5S1bUvDGNSW8HSc0KpyL1_cIvrjrrfRc/s1600/Summer_holiday_Wallpaper_m5d3y.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3L3XsRO_xSFtg2ykyjsIjsQtmhRNU2IZGzSEf-w0CrCRgkX0edKUyNWAbT-lWYRsolYHjCrurJmXexW5QiKxd9HXjRGHmqgXtwE8JAHM0TPF5S1bUvDGNSW8HSc0KpyL1_cIvrjrrfRc/s1600/Summer_holiday_Wallpaper_m5d3y.jpg" height="228" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Şu an...yani duygularım..<br />
Bu gün yurda gittim kızlarımı görmeye..<br />
idarecilik yaptığım dönemlerde çalıştığım özel bir yurt..rezidans tipinde..kapasitesi hayli fazla..bildiğiniz 5 yıldızlı otel yada kısmen tatil köyü gibi bir yer..ama halletmem gereken işlerim gitmem gereken yerlerde vardı ve ben hayli zamandır yurda gitmemiştim, çocuklar beni, bende onları özleyince hepsi biraraya geldi..<br />
<br />
<a name='more'></a><br />
Herneyse tüm işlerimi hallettim arabayla yurda doğru gidiyorum kırmızı ışığa takıldım bekle Allah bekle..dilenciler etrafta..bazen dilenci demek istemediğim insanlar görüyorum hani standart dilenci kılıklı insanlar gibi değiller..mütevazi ve utangaç olanlar; onları birbirine karıştırmamak lazım..Gençten bir çocuk mendil satıyor arabaların arasında dolanıp..hafif kornaya dokununca yanıma geldi 18-19 yaşlarında..yüz ifadesi donuk ve hatta hafif morumsu..içimden "acaba içicimi, yada çekici mi" diye geçti nedenini bilmiyorum ama ona azda olsa bişey vermek istiyorum..camı açıp uzattım parayı bunu söylemek doğru değil bak ben iyilik yapıyorum anlamına getirmeyin kesinlikle lafını bile etmedim bu güne kadar ama demek istediğim farklı..yüzüme baktı "abla teşekkür ederim, Allah razı olsun" derken o mahcubiyeti gördüm ve o bana yetti..yüzüne bakmadan direk paraya bakanlar varken dilencileri de aynı kefeye koymak ne kadar doğru..suç unsurları gibi..hırsızın biri dükkanın birine girip plazma tv ve paraları alıp çıkmıştır, alışkanlık haline getirmiş meslek edinmiştir ama adı hırsızlıktır bu suçun ismini değiştirmez..hırsızın biri evde aç çocukları olduğu için markete girip peynir yada sucuk çalmıştır bu da suçun adını değiştirmez ama arada fark var işte..şimdi hangisini suçlu bulursunuz eğer suç aramak isterseniz ve her ikisinede aynı ceza verilirse..Takdir bana göre adalette değil..empati kurmakta..emniyetin önünden geçerken her zaman binanın üzerindeki o kocaman yazıya bakıyorum: "en büyük adalet vicdanınızdır." yani adalet'in şu nolu kanununa değil, 1 nolu vicdan'ın adaletine bakmak gerekmiyor mu?<br />
<br />
Yurda girdim, bütün duygularım tepe noktamda..kızları çok özlemişim, herşeyi özlemişim..garip bir duygu.. yaydığım elektirik tuhaflaştı, onlarda beni çok özlemiş, hepsinin gözlerinden belli..Anne ve babaları ve kardeşleri km.lerce uzaklarında..o duyguyu iyi bilirim..birine dayanmak istersiniz bir abla'ya ihtiyaçları olduğunu anlarsınız ve o siz'seniz sorumluluklar büyük demektir..Dinleyici olmanız gerekir, sabırlı olmanız gerekir..ve herşeyden önce anlayış..bu anlayış'ın diğer adı nedir biliyor musunuz? Empati..her kim olursa olsun ve her ne yaşarsan yaşa, kiminle konuşursan konuş, onu kendi yerine koy ve dinle..çok şeyler biriktirmişler..herşeyden önce ikili ilişkileri ön planda..yani onlara göre Aşk..yada sevgi..sonra....birbirlerini anlayamamalarından kaynaklı problemler..hergün birbirlerini gördükleri için bazen anlamak istemiyorlar yada kabullenmek..sürekli eleştirmek, bir süre sonra kırmak ve uzaklaşmak..hepsi birbirine benzer şeyler yaşıyorlar..onları seviyorum bana benim gençliğimi hatırlatıyorlar kabul yaşlı değilim ama onlar kadar da genç değilim..yinede onlara göre buna tepkili itiraz ediyorlar "güüçin abla lütfen 40 deme niye sen insanlara 28-30 demiyosun biz seni hiç öyle görmüyoruzkiiiii :) gülüyorum devam ediyorlar "ama öyle kim inanırki sana" inanmazlar tamam da içim diyorki "itte yaz'a çıkar ama yediği ayazları bilir" sesimi çıkarmadan dinledikten sonra fikrimi sormaları son derece onurlandırdı..Bu çocukların beni kabullenişleri bir yana düşüncelerime değer vermeleri gerçekten çok duygulandırdı..sonunda sohbet edebilmenin tadını yaşadım kısa zaman içinde..Yemek sonrası Vazgeçilmez Türk kahvesini ellerinden içmekse ayrı bir keyif..söylemem gerekenleri hiç bir zaman nasihat olarak anlatmadım, çünkü ben nasihati oldum olası sevmedim..bu yüzden hepsine söylemem gereken tek gerçek vardı:<br />
<br />
-doğru'yu bulmak çok zordur, çabuk gözden kaybolur sizin onu yakalayabilmeniz için bir sürü yanlış yollara girmeniz gerekiyor, hata yapa yapa, doğruya ulaşacaksınız ve yanlışlar karşınıza çokca çıkacak, birgün anladığınızda bir yanlışı fırlatıp atmış biraz daha doğruya yaklaşmış olacaksınız tıpkı benim gibi diyerek gülümsedim.. anlaşılmak güzel birşey ama daha güzeli onların anlayıp kabul etmeleri..bu sene biraz daha olgunlaşmış gördüm, biraz daha duygusal olduklarını, ve her fırsatta çok özlediklerini..<br />
Oradan çıkıp arabayla eve gelirken şöyle düşündüm:<br />
"yönetici olmak, dersler alınarak profesyonel anlamda yapılacak bir deneyim değildir..İdareci ve yönetici iseniz; siz her zaman "siz" olmalısınız..olduğunuz gibi..biraz sanat, biraz anlayış, biraz beceri..bazı şeylerin sertifikası yoktur..o sertifika sadece yürek işiymiş"<br />
Gece yarısı yazmayı seviyorum...böylesi daha içten oldu..<br />
<br />
iyi geceler..<br />
<br />
<br />
<br />gülçinin defterihttp://www.blogger.com/profile/03924648809973713002noreply@blogger.com10